29 Haziran 2009 Pazartesi

empire of the sun - we are the people



ı know everything about you
you know everything about me
we know everything about us

Bu şarkı benden facebook'a gelsin

25 Haziran 2009 Perşembe

cennete gidecek kadınsın gülgün



Krolar çarpışıyor yarışmasından sonra şimdi de dinler yarışıyor. Dünya televizyonlarında bir ilke imza atmaya hazırlanıyor türk televizyonculuğu. Sunuculuğunu Gülgün Feyman yapacakmış, bravo.

Olay şu -bilmeyen kalmamıştır gerçi ama- bir papaz, bir imam, bir budist rahip bir araya gelecek 10 atheisti karşısına alıp kendi dinine döndürmeye ikna edecek. Müslümana mı döndün, tam pansiyon hac bedeve, hristiyana mı döndün, papadan ıslak bir öpücük, budist mi oldun nirvanaya bedeve gidiş dönüş bileti gibi ödülleri var.

Benim tavsiyem yarışmacılar Norveç death metal grupları arasından seçilsin. Ve eğer bu şuursuz din adamları kimseyi dine döndüremezse Gülgün atheist olsun. Sırasıyla Norveç'te kilise yaksın, Sırbistan'da cami bombalasın, Sri Lanka'da budist katletsin. İşte bu formatta tadından yenmez

Bu işin faturası neden Gülgün'e çıktı?

Senelerce türk sanat müziği sözlerini dilim dilim oku, ağır abla takıl, sonra gel böle bi programa katıl. Bkz. Ünlü düşmesi

biri bu lady'i gagalasın pliz


Christina Agulera'yı estetiğe ikna edip çirkinliğinden kurtulmuşken, Lady Gaga geldi. Kendisi donla dolaşıyor, zaman zaman don üstüne başörtü takıyor, zenci yarmaları koluna takıyor, bed burnunu ve gözlerini güneş gözlükleriyle kapatmaya çalışıyor. Ama biz görüyoruz gaga. Gagalamaya oynuyosun, ama yemezler. Sana timsah gelmez.

iclal aydın'dan inciler=bende sincap şansı var


sana timsah gelmez

18 Haziran 2009 Perşembe

made in vagina


İşte gerçek hayat dramlarını sözde eğlenceli formatlarla gözler önüne seren bir program daha. Gerçekten içim burkularak ve gözyaşları içerisinde izledim. Olay şu; biraz kibarından kademeli olarak en ayısına kadar sıralanabilecek beş erkek karılarıyla birlikte bir yarışma ortamında bir araya getirilir, erkekler en eğitimli hocalar tarafından dans, görgü ve spor gibi mükemmel insanda muhakkak olması gereken vasıfları öğrenmeye çalışır. Kadınlar kocalarından yakınır, onlara akıl vermek için en uyuz ooldukları özelliklerini göz önüne alarak onları şirin şirin cezalandırır. Sonra da kahkahalarla gülerler hep brlikte. Tabi bu arada eşler arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne çıkar, kendi aralarında bunca yıldır konuşmayı beceremeyen çiftler milyonların önünde duygularını ifşa eder ve gözyaşlarına boğulunur. Karılar kocalarını ne kadar sevdiklerinin farkına varır, kocalar dile getiremez ama ağlayamayan erkek tavırlarıyla, sesleri titrer bir şekilde ortamı terkeder ya da en fazla nemli gözlerle 'benimde hatalarım oldu tabi' diyebilir ancak. Bu da yetmez çocuklar işin içine katılır, çocuklar tarafından yazılan mektuplar babalara canlı canlı okutulur. Kadınlar yine gözyaşlarına boğulur, erkeklerin sesi titrer ama ağlayamaz. Trajedi, gözyaşı, dram devam ediyor.

Tüm bunları izlerken kadınları zavallılığı içini dağlıyor insanın. Kocalarının binbir denyoluğunu izlerken aslında nasıl utandıklarını ama anneden öğrenilen saygı gereği hafife alınamayan tavırla 'biliyorum o öyle hayatta yapmaz' sözleriyle gözlerin uzaklara dalışını gerçekten içim parçalanarak izledim. Ama sonrasında erkekleri incelemeye başladım tek tek. Bu trajedide kimin gerçek kurban olduğu konusunda kafam karıştı bir süre sonra. Düz erkek beyninin kadınlar karşısındaki çaresiliği ve despot görüntülerinin altındaki kedi yavruları ortaya çıktıkça her kadın gibi hormonlarım gereği olsa gerek yine onlara acıdım. Ezilen kadınların seslerinin daha güçlü çıkmasını sağladığını iddia eden bu dandik program bile döndü dolaştı kadınlığa takıldı.

Kadınların yetiştirdiği kendine güvensiz, şişmiş egolarıyla hayatla nasıl başa çıkacakları konusunda en ufak bir fikri olmayan ve tam da bu nedenle kendini bir kadının elllerine bıraktığını kimse hissetmesin diye onlara kötü davranan ve güçlerini ispatlamaya çalışan erkekler. Dünyadaki diğer tüm trajedilerin nedeni olan, lanetli bir birliktelik gerçekten kadın ve erkeğin brlikteliği.

En havalı, en sosyetik kadınlarımız bile senelerce aldatılmanın tadına varıp, 90 yıllık ömrünü bu acıyla yarıya indrip en sonunda milyonların izlediği programlara 'kadının yeri evidir, erkek dışarı da çıkar gezer ama yuvayı dişi kuş kurar' demeçleri vermiyor mu, namusu kirlenmiş kızını abisi öldüremeyince ocakta yakan, kendini assın diye ahıra kapatan yine kadınlar değil mi, aldığı maaşı kocasının eline sayan, ondan biraz fazla maaş aldığında kocasının gururunu kırmamak için eli ayağına dolaşan, atomu bölecek zekaya sahipken öğretmen olmayı tercih eden, erkek patronları kadın patronlara tercih eden, memelerini kullanıp terfi almaya çalışan, evli erkeklerin metresi olmayı kabul eden, hemcinslerini 34 bedene sıkıştırmayı kendine görev edinen, dünyayı erkeklerin eline bırakıp, diğer yandan her yönden defolu, çolak erkekler üreten.

Geleyim erkeklere.. Daha doğar doğmaz anneye eziyeti kendine görev edinen, sahte özgürlük naralı atıp dönüp dolaşıp annesinin dizinin dibine gelen, bir kadını kendisine bağımlı hale getiremeyeceğini daha küçük yaşlarda keşfedip sırf bunu bastırmak için kadından kadına konan ve onları küçük düşürmeyi hayatının amacı halibe getiren. Gerçi tabii öyle olacak erkek biliyor ki ne bok yerse yesin kendisini affedecek onun bağrına basacak bir türden olma o. Kadınına istediği kadar kötü davransın, rencide etsin, hayatını bozuk para gibi harcayıp harcayıp yesin. Çok iyi biliyor ki karşısındaki kadın onu affedecek. Üstelik ağlamasına bile gerek yok sesini titretsin çok sevdim lan seni şerefsiz, sevgimden dövdüm, sevgimden 25 yerinden bıçakladım, sevgimden paraları başka kadınlarla yedim, sevgimden içtim, sevgimden siktim...

Tabii ki bugün ki atgotten yazımızda bu duruma bir sonuç bir çare bulamayacağız. Sadece götümden atıp, olmamış erkek evladımı nasıl yetiştirebileceğimi düşünerek geçecek bu an. Şimdi kadınlara seslensem burdan; ezdirmeyin kendinizi elinize ekmeğinizi alın, kadınlığınızı kullanmayın, erkek dünyası için bedava çalışan kadın zihniyetine kanıp kendinizi rejimlerde harcamayın, istemediğiniz çocuklar doğurmayın, şiddete susup kalmayın, leş gibi alkol kokan bir adamla aynı yatakta yatmayın, kafanız birşeye basmaz sanmayın, araba kullanamayacağınızı düşünmeyin, meslek edinin, isemediğiniz mesleklerde çalışmayın, aman ne çalışıcam kocam çalışsın ben evimde yatayım mutluluğu bunda bulurum demeyin, bir insanın hem size bakıp hem size içten içe uyuz olmayacağını sanmayın, erkeklere sahte güçler yükleyip sonra da o gerçekte varolmayan gücün altında ezilmeyin. Desem ne olacak? Hadi herşey sabanın icadıyla boka döndü diyelim, e şimdi teknolojiden kıçımız tavana vurdu.

Neyse döndüm dolaştım erkeklere acıdım ben. Annesi tarafından ağlatılmayan, bu nedenle ağlamak gibi insani bir gereksinimi bile doyasıya yaşayamayan, balon bir egoyla büyütülüp hayatta ezildiği her durumda kompleksine kompleks katıp katranlaşan, bir kadından diğerine teslim edilip bağımlı hayatına devam ettirilen, belkide bir erkekle sevişmek isteyip bunu maçoluğuyla gizlemeye çalışan, pipisiyle dünyayı yörüngesinden oynatabileceğine inandırılan erkeğe acıdım.

Kadına kadın erkeğe erkek gözüyle bakmayan, insana insan gözüyle bakıp öyle davranmaya çalışan öz insana ise çok çok acıdım. Bu hümanizmle mutlaka bir tarafın olması gereken bir dünyada çok yaşayamazlar bunlar. Godoş, sümsük, boynuzlu, lezbiyen, hafif meşrep, mezhebi geniş, mum söndücü, kolbastıcı olarak adlandırılırlar ki başka bir konunun mevzusudur.

4 Haziran 2009 Perşembe

Nasıl güldük, nasıl güldük, gül gül öldük


Tee bundan yıllar önce community'ler yeni yeni oluşmaya başlarken, çok kafası büyük sosyal bilimci dediydi bunun sonu hayra alamet değil. İnsanlar bir süre sonra sanal dostlukları ve arkadaşlıkları üzerinden hayatına devam edecek, rakı sofraları kalkacak, zaten kendine yabancı insanoğlu daha da yabancılaşacak, b.ka dönecek diye. Amaaan demiştik korkmayalım ne olabilir ki?
Ne oldu peki?
Arkadaşlarımızdan kopmadık, yine görüşüyoruz şükürler olsun. Sigaralar biralar içiliyor, çekirdek çitleyip dedikodumuzu hala yapabiliyoruz. Ama beni kıllandırmaya başlayan durumlar yok değil bu alemlerde. Sizin karşınızda etten kemikten oturan size ağdasının geldiğinden, ne kadar parasız kaldığından ve hayatın aslında ne kadar zor olduğundan bahseden arkadaşınızla sanal dünyada bir karşılaşıyorsunuz. İşte harika (!) insan modeli. Babası paşa, annesi prenses, kızkardeşi düşes, abisi bilimadamı ya da bunlara yaklaşık bişey. Bu dünyada hiçbir derdi yok yediği önünde yemediği arkasında, inanılmaz sosyal, hergün başka bir etkinlikte ve bu etkinliklerde arkadaşlarıyla o kadar çok eğleniyor ki inanamazsınız. Hep bakımlı, hep güzel, en güzel içkileri içip en güzel yemekleri yiyor, bu yıl tam 3 avrupa şehri görmüş ve o avrupa şehirlerinin burdaki taksim parkına benzeyen muhteşem parklarında eğlenceden kendinden geçmiş. Bir sonraki durağı da hepimiz biliyoruz. Basit bir pazar buluşmasında bile çok neşeliyiz, çok çılgınız, her zaman her konuda çok iddialıyız. 1 numarayız. Diğer yandan dünyamızda olup bitenleri de takip ediyor tepkimizi gösteriyoruz. Birbirimizi uyandıran videolar gönderiyoruz, belirli gruplara ait olduğumuzu belli eden davetlerde bulunuyoruz. Kınıyoruz bazılarının hayranı oluyoruz. Bu videoyu arkadaşlarına göndermeyenleri vatan haini ilan edip, yetenekten coşmuş çocukların görüntülerini şaşkınlıkla izliyoruz. Türkçe konuşuyoruz ama ne düşündüğümüz bölümünü daima ingilizce yazıyoruz. Bugün ne yedin sonucunda ne renk s.çtın hepsini biliyoruz. Bir terslik yok mu peki bu hayatta?
E ben tanıyorum seni.
Neye güldüğünü, ne kadar eğlendiğini, göbeğini, götündeki donun rengini, alnındaki sivilcenin büyüklüğünü, sıfatını, sınırlarını, ne kadar iyi kalpli olup, ne kadar kötüleşebildiğini, o partiden aslında o kadar da hoşlanmadığını, çimenlerde bütün gün oturduktan sonra akşama cırcır olduğunu, hayatındaki çoğu durumdaki çaresizliğini, takıntılarını, kendine acıdığın günleri geceleri, sabah kalktığındaki şişmiş burnunu, gerçekten güldüğünde diş etlerinin göründüğünü ve gülerken bir tavuk gibi gıdakladığını, minübüs sırasında beklerken nasıl da sıradan göründüğünü, televizyon karşısında uyuklarken akan salyanı, seni terkettiği için ne kadar ağladığını biliyorum.
E ben seni böyle kabul de ediyorum.
Haydi şimdi sil o yüzündeki makyajı, abdestini al tüm günahların için töbe edip kör bir dilenciye sadaka ver.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Kayıtlara geçsin

Şimdiye kadar hep içime attım. Artık atmayacağım. atgotten'le ortalığa atacağım, hiç toplamayacağım. Sadece ayda bir ütüye kadın alacağım. Yalnız şimdiye kadar önüne gelen her konu hakkında anında atma sallama eğiliminde olan bir şahsiyetin bunu bloglamaya çalışması ne kadar başarılı olur onu 70 milyonla birlikte göreceğiz.