31 Mayıs 2010 Pazartesi

bir kedi yeter!



Kafaları ve hayatı güzelleştirmek için bir kedi yeter!
Kendisi gerçek bir chatroullette kedisi.

Ekrandaki cıbıldakları görünce otomatik dilleyen apaçiler gibi.
Dilleyen apaçi benzerliğini test etmek için 2'ye basın.

28 Mayıs 2010 Cuma

"yorma kendini" biz biliyoruz seni


Çok ünlü biri olsam götüm kalkar mı acaba diye düşünüyorum. Kalkar gibi gelirken yok lan kalkmaz herhalde zaten Türkiye gibi bi yerde ünlü olmak egonu ne kadar şişirebilir, mini etek giy taksime çık, anca aynı zevki alır eşit miktarda pompalanırsın diye son veriyorum bu düşüncelere. O yüzden değmez yani götü başı oynatmaya, artizlik yapmaya. Tam bu nedenlerle iki gruba sallayacağım kusura bakmak yok.-Tarihe göre mi yoksa harfe göre mi kronolojik mi gitsem? Neyse-

Biiirr.. Sevgili Mor Ötesi -Bu Mor ve Ötesi'ne mor ötesi demekte bir pr'cının beynimize kazıdığı bir hatıradir. Şaşkınlıkla anıyorum kendisini.Toplantıda mor ötesini getirsek peki, mor ötesine röp. yapsak dedikçe kimse düzeltmemiş kız bütün toplantıda mor ötesi demişti.- Neyse Mor Ötesi'yle bir derdim var götümde şarkısı dışında pek bir ilgim olmadı ama işim gereği Harun Tekin'len birkaç kez karşı karşıya geldim. İlkinde bir workshop için ağırladım kendisini o zaman accık hoş gelmişti bana. Kolej mezunu sosyalist ağzı "ajan naber yaa" "ajan şuraya gittim, şöle yaptım" gibi cümleler kurması gastritimi azcık azdırsa da aldırmadım. Geğirdim geçti. Geldi, gayet güzel şarkı yapmanın formülü vardır aslında ve nasıl yapılır diye matematiğini anlattı gitti. O an dedim içimden vay kurnaazzz araştırmış oturmuş kulağa nasıl hoş şarkı yazılır diye dedim. Neyse öle bitti olay.

Sonraki karşılaşmamı, pek karşılaşma değildi aslında dikiz durumu vardı. Aradan birkaç yıl geçmişti artık iyice Mor Ötesi olmuştu grup. Bende başka bir işte organizasyona koşuyodum. Sahne arkasında Mor Ötesi elemanlarının götlerini izliyodum. Bir ara şarkı arasında Harun Tekinsiz arkasını döndü su içmek için, ve grup o su içerken cambaz şarkısına giriş yaptı. İzleyicilerde bir kopma oldu tabii yuviiiiiiii şeklinde. O sıralar sonraki albümü çıkarmış ve o albümün bayık şarkılarını çalan gruba gösterilen bu sevinç Tekinsizi pek açmadı ama. Suyu içerken böle bi göz belertmeler, bir işte "amaaaan hep aynı şarkıya seviniyor bu aptal dinleyici bu kadar mainstream olmayın yeaaa" artistiğini yaptı mı kaş göz hareketiylen. Sonra döndü şarkıyı söyledi. Ulan hit şarkın var, kalkmışsın bilmem kaç satmışsın. Ne bu artizlik? Dedim sahne arkasından hazır arkaları dönük kimse görmüyoken ıslak odunla onbinlerin önünde kovalasam bunu. Sonra evde ıslak mama bekleyen kedimi düşünüp vazgeçtim.

Sonraki karşılaşmamız ise ben televizyon karşısında elmamı yerken oldu. Yeni çıkacak albümün ilk klibini izlerken piton gibi bütünden yuttum elmayı. Karılar kızlar, yalaşmalar, elleşmeler, bir rock starıyız edaları. Ulan millete ajan ajan diye diye, çok politiğiz herşeye karşıyız gerine gerine, şirket mirket anlamam, ne habersin ne türksün sahtekar pezevenk sözleriyle gelinen nokta ne de çabuk axl rose'a ulaştırmış sizi. Tatlı su aktivisti bono'nun tohumlarıııı. Cin oldunuz adam mı çarptınız, cellat oldunuz kelle mi uçurdunuz cambazlar. Dizlerime vura vura ikrah ettim.

İkiiii..Sayın Manga. Ne zamandır sallıcam sallayamadım hadi Eurovision'a vatan sevgisiyle katılmanıza birşey demiyorum. Ya o hürriyet reklamı nedir? Hürriyet istiyoruz, daha fazla hürriyet istiyoruz mesela futbol??? Mesela futbol derken? Futbol hürriyetini engelleyen bir yasa mı var ülkemizde, futbol yorumu nedeniyle içeriye alınmış herhangi bir düşünce suçlusu mu var bizim bilmediğimiz. Hürriyet diyelim ama etliye de sütlüye de dokunmayalımın eşşeğinkine su kaçırmış reklamında oynarken ne düşündünüz, neye kandınız. Gerçi herhangi bir politik duruşumuz var iddiasında diildi Manga allah için. Ama asiyik, anarşikik diye müzik yapıp sonra Karaibrahimgillere karışmak ne?

Bu iki gruba bir önerim olacak. İlla birşey diyeceklerse bir mesajları varsa Ukraynalı kadın aktivistlerden oluşan Femen'le ortaklaşa bir projeye imza atsınlar. Keza onlarda Avrupa'nın oturma eylemi gibi götten aktivizmine "bizi seks işçisi olarak görmeyin" pankartlarının yanında bakire memesi gibi dimdik goncalarını gözler önüne sererek yeni bir soluk getirdiler. -Tamam goncada olsa meme izinsiz ellenmez onu biliyoruz takdir ediyoruz. Ama bana büyük kafa karışıklığı var gibi geliyor Femen'de-

Kısaca olmuyooooor. Maya tutmuyor. Aydın Türk üretimi çalışmalarında yapılan gözlemlere göre denekler kısa bir süre komunist, sonrasında yine kısa bir süre sosyalist, uzun bir süre anarşist ve son olarak pasif aktivist -tatlı su aktivisti- olarak hayatlarına devam ediyor. Zaten bu nedenle çalışmalarda durduruldu.

Son bişe; ne zamandır sallıcaktım üşeniyodum Madi Clara'nın gazına geldim, yazdım sağolsun. Bi de Hayatımın Erkeği by Deniz'le konuştuk ki o da ikrah edecekmiş tam. İkrah 3'lemesi olacak kısaca. Döndürüp döndürüp okursuuuuz. Emi gızııım, emi oğluuum.

25 Mayıs 2010 Salı

alice in turkeyland



Dizimdeki ağrılar nedeniyle bir süredir sadrazam kızı gibin taksilerle dolansamda halkın nabzını tutmayı ihmal etmiyorum. Ordan besleniyorum çünkü.- Bu da en büyük sahtekar pezevenk lafıdır.- Neyse giderkene gelirkene bazen denk geliyo konuşacağı tutuyo taksicilerin. Dünde benim kadar az kazanan yazar arkadaşlardan biriyle eve dönerkene taksici radyoda CHP kurultayı sonrası yorumları dinliyordu. Biz de Deniz Baykal'ın arkasından gıybete dururken taksici dayanamayıp söze karıştı. "Size şunu diyim ben Anıtkabir'de Atatürk'e söz verdiğim için senelerce oyumu CHP'ye verdim ama artık vermicem. Bu halk hakedildiği gibi yönetiliyor. Demek bu cahiller bunu istiyor ben bu seçimde oyumu AKP'ye vericem." Bu iddialı çıkıştan sonra ne diyecğimizi bilemeyen biz neden yaptığımızı tam bilemeden bi süre amcayı ikna atmeye çalıştık. "İşte amcacım öyle diyosunuz ama inat uğruna oy değiştirilir mi siz de yönetiliyosunuz bu hükümet tarafından olur mu öyle şey oysa Deniz Baykal'da gitti belki bi umut" falan dedikçe amca şahlandı. "Yok yaaa yok diyorum bırakın beni AKP'ye vericem oyumu." Bi süre sonra sanki elimizde oy pusulası varmışta AKP'ye basacak elini tutuyormuşuz gibi histeri krizine doğru ilerledi olay. İnerken şakasına "amca sakın verme oy dedim" son söz benden çıksın diye ama "yok vericem delikanlıyım ben söz ağızdan bi kere çıkar" dedi. Hayırlısı dedik.

Bu sabah bir başka taksiye bindim. Kur'an dinliyo amcam radyoda. Benim dekolteme karşı dinlenen Dolunay FM kısacık bi süre bende stres yaratsa da mevlüt tadına varınca huşuya doğru ilerledim. Bakalım kıstıracak mı bu dinsiz kılıklı radyoyu endişesi elektriğini alın çakrasından dikiz aynasına vurdurup bana yollayan amca da baktı ki bende bir umut var, ilerde birinin 3. eşi olup çocuklarımın anası olabilirim, gittikçe rahatladı. Bugün bir imanı açıkta genç kızı daha dine yakınlaştırmış olmanın verdiği gururla bir süre sonra pambuk gibi oldu. İnerken 9,70 falan tuttu 10 verdim "Hakkınızı helal edin" dedi amca o an milisaniyede noluyoruz lan kaşla göz arası göktaşı mı çarpıyo dünyaya neden helalleşiyoruz diye düşünürken jeton düştü ki kalan 30 kuruş için diyo amca. "Helal olsun, siz de helal edin" dedim. Gerçi bi ara şaka yapiim amcaya "etmiyorum lan" diyim kaçiim diye düşündüm ama sonra domuz bağı aklıma gelince vazcaydım.

Bütün bunların öncesinde de bir televizyon programında yaptığı işlerle adını altın harflerle Türk müzik dünyasına yazdıran, entellektüel birikiminden şüphe etmediğimiz Özdemir Erdoğan'ın konuşması beni ayrı bir error'a sürüklemişti. Anladığım kadarıyla bir süre önce ciddi sağlık problemleri geçirmiş tedavisini de devlet hastanesinde yaptırmış, geçmiş olsun. Ropörtajında "Yani derler ya Allah devletimize zeval vermesin. Gerçekten öyle o kadar tedavi gördüm kuruş para vermedim. O kadar cüzzi ücretlere tedavi oldum ki" diye diye bitiremedi. Devlet şöle baktı devlet böle burda senin paran geçmez dedi hesap ödetmedi anlata anlata bitiremedi. Sanki devlet diye çok iyi kalpli biri var. Sabah kalkıyo erkenden, birinin yolu mu yok hemen yol yapın buraya diyo, diğerinin sağlık problemi mi var 'şşş bendensin' diyo. Her ay para veriyo hepimizin kirasını, suyunu, elektriğini ödüyor.

Bütün bunlar üst üste gelince dedim vah yazık köylüsünden işçisine entelinden apaçisine kafalar çok karışık. Hepimiz bayaa alice in wonderland. Herkes ne çekiyosa sabahları ne yapıyosak artık. Birbirimize inadımızdan savunduğumuz fikirden vazgeçiyoruz, sırf birbirimizi kıl etmek için planlar yapıyoruz. Kimsenin derdi kendisi değil. Herkes yanındakine göre silah seçiyor. Hiçbiri bilinçli değil. Gelin damat endişesi içerisindeyiz ilk önce kim kimin ayağına basacak, kimin sözü geçecek. İçtiğimiz suya kadar vergi verdiğimizi unutup gerçekte olmayan birine teşekkür ediyoruz. Domalan'ına kadar büyük düşünüyoruz. Ama büyük düşün derken neyi büyük düşünüyoruz. Bir mantar var mesela bunun büğüyünü düşün nasıl görünür ya da bir karıncayı büyük düşünelim gibi bişe mi?

Valla dikkat etmeliyiz, ne kullanıyosak milletçe bırakmamız şart yoksa hepimiz Nihat Doğan olucaz. Ya hepimizin kafası 1071 şarkısındaki gibi karmakarışık olursa. Önce Allah sonra bayrak ırkçılığa tövbe, come on evribadi halaya demeye başlayıp açılım açılım açılııııım diye bağırınmaya başlarsak.

Neyse diyeceğim şu ki devletim şu taksi paralarımı bi ödese. Fiş alsam mesela nereye gönderebilirim.

23 Mayıs 2010 Pazar

lost'ta müthiş son!


Lost'u üç bölüm izledim. Sonra germeyin beni diyip vazgeçtim. İyi ki de izlememişim 10 yıl oldu bişe değişmedi dizide. Gizem yapıcaz ayağına saçmalıktan saçmalığa koş, araya otur üşenme esrar katıcam diye sembol düşün. Bir bihter behlül gibi sevişme sahnesi, bir ezel gibi uzun akıl veren diyalog bulamadıktan sonra o kadar gizemi ne yapayım ben nereme sokayım. Hele hele Lost fanatiklerinin muhabbetlerine denk geldin miydi durdur taksiyi at kendini daha iyi. Yok o sahnede şunu gördün mü, yok şu aslında bu demekmiş. Bi deli kuyuya bi taş atıyo, diğer deliler çıkarmaya çalışıyor. Senaryo bu eksende ilerledi hep. Her neyse sona geldik şükür.

Şimdiden "aman sakın sondan bahsetmeyin. Lütfen bir tek söz duymak istemiyorum" kaprisleri başlamış Lostseverler arasında. Yok herşey bir rüyaymış, yok onlar aslında akıl hastasıymış hepsi götten hikaye uydurmuş, yok deney varmış ortada gibi son seçenekleri havada uçuşuyor. Peki hangisi doğru son? Doğru son burada açıklıyorum. Are yu ready?

Şimdi adaya gizemli sahneden girişle başlıyor olay klasik. Bunlar toplu bir yürüyüşe çıkmaya karar veriyolar. Geçmişine dönmüş herkes "ulan her yolu denedik bu sembollerden de bi bok çıkmadı" diye düşünüyor bu sırada. Sonra giderkene giderkene bir mavilik görünüyor çalıların arasından. Ağaç dallarını bir kesiyolar ki bir tabela. Üzerinde "Kurtköy Manolya Evleri 25 km" yazıyor. Bunlar bir şaşırıyor tabi ne demek istediğini anlamıyolar. Kortkö men ol yağğ twntyfive diye okumaya çalışıyorlar. Onlar için gizem devam ediyor yani. Kel düşünüyor yine ne olabilir acaba diye. Derken derken Sawyer flashbackle dondurma reklamı için Türkiye'ye geldiği anları hatırlıyor. Sonra büyük bir heyecanla kalkıyor anladım ben nerede olduğumuzu biliyorum diyor. Herkes bir seviniyor. Tabelanın gösterdiği yoldan ilerlemeye başlarlarken çıkıyorlar asfalta. Yanlarından geçen 500 T'ye el ediyorlar bir bakıyorlar ki others dolu otobüsün içi. Meğerse onlar da Tuzla'ya giden tersane işçileriymiş. Neyse yardım ediyolar bunlara turist information'a götürüyolar. Ordan bunları Sabiha Gökçen havalimanına gönderiyolar. Her biri helalleşip memleketine geri dönüyor.

Yani kısaca meğer ada değilmiş orası karaya bağlantısı varmış ama tabelayı ağaçlar kapatmış.

Daha iyi bir son çıkarsa, Baykal'ın mavi çoraplarını yıkarım.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

patti nolur geri dön


Tüm çocukluğum mart ayı meyveleri kedilerden birini cebime attığım gibi eve götürüp, bütün günümü dünyanın en mutlu insanı olarak geçirip akşama babamın "Nerden bulduysan götür oraya koy mendebur seni" bağırışıyla kediciği bulduğum yere ağlayarak bırakmakla geçti. Bir tek benim gibi kedi düşkünü ananem yılın ilk mahsülünü çatıda bulup biz görmeden büyütüp ellenecek kıvama geldiğinde sahneye çıkarır, yazımız şenlenirdi. Bir anne vardı Duman, baktı emin ellerde yoğurtla kaymakla besleniyor yavruları, kurum olarak bizi seçti her yıl bizim çatıda doğurmaya başladı. Her uzvuma bir yavrunun düştüğü o günlerde eğlendiğim kadar hiç eğlenmedim. Neyse evde kedi besleme engeline takılmış çocukluk biraz sayko yaptı beni tabii. Bundan 3 yıl önce dünya evine girdiğimde tek düşüdüğüm şey zifaftan önce hemen eve bir kedi almaktı. Ama herhangi bir kedi değil, doğru kedi. Bir 3 ay kedi aradım, adaylar geldi geçti. En son Cihangir Parkı'nın orda 25 yavrunun arasında minik bir kutunun üstünde oturmuş, güzel suratıyla ağaçları izleyen hanımefendi ilk görüşte kalbimi çaldı. Sevdim, baktım hemen birkaç ufak numara yapıyor, iki ayak üstüne kalkmalar, elle güreşmeler... Hemen teklif ettim "Benimle yaşar mısın?" "E tamam" dedi "Bi götür bakalım." Aldım eve gittik kokladı, dolaştı. "Hmm 2+1 eşyalar yeni, ev temiz, arkası bahçeye bakıyo güzel kuş keserim burdan, iki cephe aydınlık, bakiim yüksek giriş burdan ilerde atlar çıkarımda, e sende saf bi kıza benziyosun, eşinde öle maşallah allah bir yastıkta kocatsın. E tamam kalıyorum ben" dedi. "Adım ne" dedi? O sıralar Patti Smith'i iki kez izleyip, iş dolayısıyla bizzat dokunup dünyadaki son efsanalerden birine yanaşmayı başarmış ben hiç düşünmeden "Patti kızım senin adın" dedim. "Şu Patti Smith'in Patti'si mi?" dedi "Hee dedim o" "Ok güzel" dedi.

Patti ile ilk günümüzde mamasını yemiş yanımızda uyurken bizde yanında bişeler atıştıralım dedik. Bu kalktı koklamaya istemeye başladı. Biz de eğitcez ya dedik "Hoop masaya çıkmak yok." Ağaç yaşken eğilir. "Hee öle mi?" dedi gitti koltuğa döndü kıçını yattı. Ay biz bir kahrol hemen gittik yanına "Ay Patti sen yanlış anladın gel sofra senin" dedikçe hayvan kıçını döndü bize. Aha dedik küstürdük hayvanı bizi sevmicek. Ondan sonra ne yesek verdik küsmesin diye. Bunu duyan veteriner "Geçmiş olsun o sizin sahibiniz artık siz onun değilsiniz" dedi. "Hadi yaa" demeye de kalmadan Patti evin kurallarını koymaya başladı. "Tuvaletin kapağını kapatın, yoksa içine girerim bak. Arka camın telini çıkarın tırmanıyorum orada kalıyorum sonra siz uğraşıyosunuz beni ordan sökmek için. Kumumla ilgili problemlerim var, zamanında temizleyin ortalığa sıçtırmak zorunda bırakmayın beni. İyi de ablacım mutfağa girmemi istemiyosun, mutfağın kapısını çıkarıp yerine şıngır perde koymuşsun, biz de kediyiz yani meraklıyız nerde ne var. Madem girmemi istemiyosun o kapıyı yerine takacaksın. Tırmalama tahtasından hiç hazzetmem ne öle minnoş gibi.. Koltuklar varken boşuna masraf ettin sen. Oyuncak almayın bana boşuna, ayak seviyorum ben. Öle bi yerden yanlışlıkla çıkmış parmağa atlamak gibisi yok. Bi de arkadan götüne yapışıp canını acıttım mı tamam bu oyun yeter bana. Devir ekonomi devri, almayın bana öle fake fare falan."

Patti'nin bu şekil alman SSS'i kurallarıyla iki ayda adam etti bizi. Kutsal evlilik sözleşmesi adına milyarlar yatırılarak alınan koltuk halı ne varsa 6. ayın sonunda parçalamıştı. Kayınvalidecimin iyisi olsun kızım diye seçtiği perdeleri salonun bir ucundan koşup en tepeye tırmanıp cııııırt diye aşağa inmek suretiyle delip, kalın düz perdeleri krinkıl model yaptı. Televizyonu parazitli izlemeyi sevdiğinden arka kablosunu kemirdi. Biz yaptık o yine kemirdi. Bi peluşum vardı televizyonun üstünde onu bir kez oraya koydurmadı. "Bu nee yaaa yakışıyo mu şimdi bu buraya" diyip aşaa attı itina ile. Benim gibi kedi aşığı bir insanı bile kedilere küfür ettirecek bir yaramazlıkta şımarıklıkta geçti çocukluğu. Veteriner "Evet biraz başına buyruk hiperaktif çıktı Patti isterseniz mamasına sakinleştirici koyalım" dedi ama içim el vermedi istemedim. Çektik, evlat bu atsan atılmaz satsan satılmaz.

Gel zaman git zaman Patti büyüdü, genç kız oldu. Ergenlik çıkışları başladı. "Bana bakın siz neden gece yatak odasının kapısını kapatıyosunuz, napıyosunuz orda ben sizin kediniz değil miyim?" dedi bu defa. "Patti'cim e malum tüylüsün heryere de bırakıyosun" dedik ama dinletemedik. Bakıyodu kapı açılmıyo salondaki banyodaki en yüksekte duran şeyleri teeek tek yere atmaya başlıyodu. "Sıkıysa uyanmayın ben şimdi bu parfümü bi kıriim de daha taksidi bitmeden sen bunu bi öde şellafe" diş bilenmeleri bile işe yaramayınca, 3 ay boynca hiiiiç üşenmeden saat 5 te uyanıp kapının önüne yatıp miiv mivv dye bir dakika bile kesilmeyen yaklaşık 3 saat süren seri miyavlamalarla bize uyguladığı işkence sonunda pes ettirdi, kapıyı açtırdı. Sonraki en büyük zevki her sabah almam gereken ilacım için baş ucumda duran suyumu sinir bozucu bir şekilde şlip şlip diye içmesiydi.

Tüm bunları elde ettikten sonra bi süre rahatladı ama uzun sürmedi. Başladı kavgalara. "Yok beni evde tutamazsınız, buna hakkınız yok. Siz kapatın ben her fırsatta kaçıcam. Ne var iki mahalleye insem Merve'yle dalaşsam. Kapıyı kapatın bacadan kaçıcam." Oraya buraya I don't belong here yazmalar, son ses Nirvana dinlemeler... Neyse yine o kazandı aylarca kavga ettikten sonra yüksek giriş camın daimi açık kalması antlaşmasıyla dışarıya çıkar eve girer oldu. Ama yok karı deli. Bu defada mahelledeki kedileri hizaya sokmaya and içti. "Sen burdan geçme, şşştt yürüde ense traşını görelim" tarzı dalaşmalardan birinden gözüne aldığı sıyrıkla kurtardı neyse ki. Bu arada Patti'nin çöp yemesi zehirlenmesi, kavga yarası masrafları derken bayaa göçtük o ayrı. Helali hoş olsun. Hayattaki tek amacımız onun mutluluğu çünkü.

Veeee olan oldu geçen hafta. Arkadaşım demişti "Birgün gidecek ve gelmeyecek biliyosun di mi?" demişti. Bende "Yok yaa Patti gitmez" demiştim. Ama gitti. Geçen hafta perşembe günü bir akşam vakti çıktı gitti. Gelmedi. Bütün mahalleri dolaştık, ezilen ölü kedi gördünüz mü diye heryere sorduk. Yok. ezilcek yerde yok zaten. Aradık taradık tüm Yıldız beldesinde geniş çaplı arama yaptık. En son çıktım "Patti Patti" diye aradım. Sesi duyan tüm mahalle kedileri koştu "Abla hayrola" dedi. Dedim "Böle böle Patti diye bi kız arıyorum." "Yok abla görmedik" dediler. "Kızışmıştır abla çiftleşmeye kaçmıştır kedidir yani canı çeker bu mevsimde nihayetinde "dediler. Dedim "Kısır ama.." Bir kaç tanesi "E beni al o zaman madem set up hazır evde" dedi. "Ama yok dedim Patti dönecek zaten."

Çok üzgünüm lan. Arada sürtüşmelerimiz olsa da bir dediğini iki etmedim. Hiç sevdirmezdi kendini ona bile razı oldum. Köyün en güzel kızıydı o yüzüne baksam yeterdi. Şimdi mırrrp diye girse camdan. Nerde olduğunu anlatsa kaç gündür. En kral ıslak mamayla beslerim. Hiç kötü söz söylemem, tavuk haşlarım her akşam. Face'e haber saldım, twitter'a aha buraya da yazıyorum. PATTİ GERİ DÖN. Çok üzgünüm çok.. Koydum adını Patti, Patti Smith gibi asi şellafe oldun. Bileydim boncuk koyardım, hanım koyardım, minnoş koyardım. Ah kediiim. Sivri dillim, nemrut yüzlüm ey ceylan gözlüm gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Yukarıya mezuniyetinde çekilmiş fotosunu koyuyorum, gören olursa.. Olur mu?

20 Mayıs 2010 Perşembe

2+1, 90 metrekare, yüksek giriş


Kiracıya yeni kontrat zamanı geldi stres bastı. Bizim de evsahibesi teyzem "gızııım geçen seğe de zam etmediiz 1200 ver otur." dedi. "Dur teyzem çok demedin mi? Hem geçen sene camları pimapen yaptırdık biz ödeyip kiradan düştük ya. Zam yaptık aslında yani" dedim. Dedi ki "gızım yok yok sadaka gibi zam yapıyon 1200 ver otur." Diyom ki "tezem olur mu hakkın kadar zam yaptık sen şimdi camları düşünmediğin için öyle geliyo sana." Diyo ki "gızıııım yoh yoh sen 1200 ver otur e mi gızım" Dedim "e çıkiim o zaman 1200 çok geldi bana şimdi." "iyi çık" dedi. Diğer yandan da sıçtık. Çıkamam bu ara zaten götümü göstermekle meşgulum, turnem var. En son aradım hayatımda ilk defa acındırayım kendimi dedim "bak tezem sağlık problemlerim var benim bu ara çıkmak istemiyorum bi orta yolunu bulalım" dedim. Dedi ki "gızzıııımm bende bu sene çok ameliyat geçirdim biliyon mu? siyatikim var benimde gızııım çok ağrılar çektim" "teyzem benimde koli bile yapacak halim yok inan ameliyat oldum hala uğraşıyorum dedim." Sırayla böle hastalık kartlarımızı masaya koyduk ama yaştan o kazandı. "gızııııım çok geçmiş ola, ben sana bişe demiyom 1250 yap otur" dedi bu sefer. "Ama teyzem 1200 demiştik ne oldu şimdi dedim. Yohyoh bah benim oğlanda beni aradı gızdı. Dedi ne bu kadar ısrar ediyolar vermiyolarsa çıhsınlar dedi ben diyorum gızııım verin 1250 otrun biz size çıhın demiyoruz." İlk önce bana bir cinnet bastı. Sonra sakinleştim. Neyse parası vericem sinirime stresime değmez dedim. Zaten stres olmamam lazm dedim. Ya sabır dedim.

Vicdansız ev sahiplerine sesleniyorum. Azcık vidcanlı olun. Söyleyin a dostlar bu eve 1.250 çok değil mi? 2 oda bir salon tavan yüksek boydan boya cam kışın ısınamıyorum. Verdiğim doğalgaz parasıyla ev alırdım. Nisan soğuklarında hiç yakmadım, romatizmalarımın ağrısına ayrı doktor parası. Halı bile alamadım. Hayır sonra yüksek girişteyim gördüğüm yer düz giriş.

Madalini muz gibi açıktayız. Hepimiz ZEDE olduk.

18 Mayıs 2010 Salı

ayarsız şaka şaka değildir!


Çok küçük yaşta keklememin tadına elime bıçak alıp, kardeşlerimi kenara sıkıştırıp "Ben uzaylıyım, ablanızı öldürdüm yerine geçtim, şimdi sizi de öldürüp yerinize geçicez, sonra anne ve babanızı da ve dünyayı böylece ele geçiricez nıhahaha" diye gülüp saatlerce ağlattığımda vardım. Hatta bir dönem hayatımın amacı insan keklemekti. Manitaya " Benim babam İner misin çıkar mısın?'a katıldı" diyip errore yollamış,"Nasıl yani engel olmadınız mı?" sorularına kadar ayrıntılı cevaplar vermiş, iyice inandırmış, "Benden soğudun mu?" diye sormuştum. Alamadığım cevabın üstüe bi de "Peki ne taklidi yaptı?" diye sorunca en iğrencinin şive taklidi olduğunu bildiğimden öle demiştim. Hatta sunucunun keline vurdu gibi ayrıntılar ekleyip ışık hızıyla benden uzaklaşmasını sağlamıştım. Sonra da şaha lan şaha demiştim.

En son yazlıktayken, banka tarafından "Kredi kartınızdan 67,80'lik harcama yapılmıştır" mesajı alıp, ben böyle bir alış veriş yapmadım diye bankayı geri arayan arkadaşımın, işin bir yanlış anlaşılma olduğunu öğrenip rahatlaması üzerine kendi numaramı onun telefonunda bankanın adı ile değiştirip "Kredi kartınızdan 54,80 TL tutarında çokokrem alış verişi yapılmıştır" diye fake bir mesaj atmıştım. Ulaaan biri kartımdan alış veriş yapıyor kesin diye paniğe kapılan arkadaş gece 1'de bankayı arayıp, "Az önce sizden mesaj geldi şimdi de kartımdan 54,80 TL tutarında çokokrem alış verişi yapılmış bir kontrol edebilir misiniz?" diyip bankacı kıza error verdirmişti. Ben yukarı katta konuşmaları dinlerken yuvarlanarak gülmekle meşguldüm. Yarım saat falan konuştular, bankacı "Pardon ne alış verişi yapılmış?" diye sordukça "54,80 TL'lik çokokrem alış verişi" diye cevap verdikçe " evet evet çokokrem " dedikçe çatlamaktan korkup kendimi önüne atmıştım.

Neyse yaşayınca daha komik oluyor tabi. (Gülmeyenlere verilen ayar cümlesi)

Burdan nereye geleceğimi tüm Fenerbahçe anlamıştır. Daha önce de dediğim gibin futboldan hiç anlamam ama salça olmaya gelince hiç kaçırmam. Ayrıca hiç gülünecek değil son derece trajik bir durum. Sen o şampiyon olduk diye sahaya inip sevinirken arada duruma ayan ve arkadaşlarına "durun durun sevinmeyin olmamışız" diye can hırac haber vermeye çalışıp kutlamayı engellemek için koşuşturan fenerlilerin görüntüsü yüreğimi dağladı. Çok pis bişedir o. Şampiyon oldunuz, şaka şaka olmadınız. Yarın üniversite sınavına giricez diye arkadaşlarla helalleşip sonra sınavın iptal olduğunu öğrendiğimizde bir koca nesil olarak aynı anda göt olmuştuk, hiç unutmam.

Dün BBC'de de bir eşşek şakası durumu yaşanmış. BBC radyoda program yapan bir arkadaş kraliçe öldü diyip marş çalmaya başlamış ama kimse gülmemiş. BBC hemen özür dilemiş. Eskiden olsaydı kelleyi altın tepside kraliçeye getirirlerdi anında ama şimdi eşşek şakası özgür düşünceye girdiğinden sorry demiş yırtmış sunucu.

13 Mayıs 2010 Perşembe

kadınların asla katlanamayacakları


Kadınların asla katlanamayacakları isimli bir liste hazırlamışım. Şimdi neden hazırladığımı hatırlayamadım... Ama gerçekten iddialıymış.

1. Terli pipi
2. Tatu dinleyen erkek arkadaş
3. Arthur Miniboy
4. Pörsümüş mor billur
5. Köçek sevgili
6. Kate Moss ile kanka olmak
7. Siyah tüpçü çorabıyla seks
8. Devamlı ağlayan erkek
9. Yaptığı yemeğin beğenilmemesi
10. Arabalı erkek arkadaşın eve değil en yakın durağa bırakması

Bunları yaşayanlar vardır muhakkak ama uzun sürmez o iş. İlk fırsatta şut.

Soru: Bu tespitlerimle hürrüyet'te yazmaya başlayabilir miyim?

11 Mayıs 2010 Salı

bir kedi yeter!


Bir kedi yeter kampanyasının mikro sitesinin adresini veriyorum. Tıkladıkça kedi geliyor tıkladıkça miyavlıyor. Akşama kadar tıkla, sinirden stressten eser kalmaz.

http://meowmania.jqln.org/

10 Mayıs 2010 Pazartesi

deniz -öptüm bay-kal


Hiç b(g)itmeyecek sanmıştık.

Zamanında git dediydik gitmedin. Kimseye vermem bu koltuk menim diye direttin. İlla donunu görmek zorunda mıydık? Böyle daha mı iyi oldu? Olmadı çok çirkin oldu. Gerçi ilerde resmi bayram ilan edilebilir bugün. Ama beni en çok Gürsel Tekin'in gözyaşlarına boğulması vurdu. Ağlayan il başkanına hiç dayanamam. Ama bu duruma en çok ağlayan Mustafa Sarıgül'dür sanrım. Nerden bilebilirdi?

Diğer yandan yarın "vazgeçtim, geri dönüyorum" diyebilir, Süleyman Demirel paranoyası geliyo bana arada haberi aldığımdan beri. Karmaşık duygular içerisindeyim.

isteyene musibet isteyene nasihat


Geçenlerde bir gün hava ne kadar güzel diyip kelebek gibi dışarı attık kendimizi. Dedik ki şöle Galata manzarasında bir kavaltı edelim. Sonra akşam üstü mohitolarımızı içeriz. - Böle içtiğini sıçtığını anlatan şehir bloggerlarına laf çakıyorum kendimce burda- Neyse orda da biliyonuz böle herkesle dost herkesle arkadaş saçma bir oturma sistemi var. O kadar yakın ki masalar dedikodu edemiyosun yan taraf duyacak diye. Aynen o stil götüm gibi yapıştık bir başka çiftin yanına. Ben erkeğin yan tarafında oturuyorum, bizim bey kızın. Çocuğu yandan gördüm böyle şapka var kafasında, padişah sakalı gibi koyu bir sakal, kıyafet klasik entel pazarı. Kızı da tam karşıdan görüyorum tabi. Güzel böyle renkli gözlü, kırmızı dudaklı, düzgün burunlu, ince yapılı bir kız. Neyse biz yemekleri söyledik ortaya kavaltı menemen. İşte öle havadan sudan sohbetler derken, yandaki muhabbete kilit oldum ben. Bir süre sonra beyde meraklandı sustuk başladık yan tarafı dinlemeye. En sevdiğimiz şey.

Çocuk böyle ağır ağır konuşuyor. Sanki böyle dünyada her yeri görmüş, herşeyi yaşamış, tüm bilgileri sindirmiş, evrenin gizemlerini çözmüş, bilinci öyle gelişmiş, telapatiyle konuşabiliyor da karşısındaki aynı bilinç düzeyinde olmadığı için mecburen dil yoluyla iletişim kuruyor. O derece yavaş, ağırdan, sıkılıyor konuşmaktan. Her cümle arası bir buçuk dakka es var. Bir de üstüne bu ömür törpüsü konuşma şekliyle anlattığı, kızın beynini siktiği şeyler o kadar kopuk o kadar sahtekar pezevenk ki. Aynen metni veriyorum- ama o yavaşlıkla hayal ederek oku sevgili okur, o sıkıcılığı yüreğinde hisset-

Sahtekar pezevenk- Yaa ne diyorum biliyor musun?..... Hayallerimizi gerçekleştirelim diyorum.... Ne güzel olur..... Ne dicem.... Benim çalıştığım ajans varya... hani bilmem ne..... İşte onun sahibinin böle... gemi acentalarıyla işi var.... Açılsak şöle... denize gemi turuna çıksaak.....

Saf kız- Ya bende Güneydoğu Anadolu'yu çok görmek istiyorum.

Sahtekar Pezevenk - (Kız sanki Güneydoğu Anadolu dememiş devam ediyo muhabbete) Odessia'ya gideriz.... bir gün başka bir şehre iner... bir caz konseri....... Ah yaa...... Borçlarımızı ödeyelim seninle....... sonra sen sigarayı bırakırsın....... Bugün eve gidip tuvaleti temizlicem yaa.... hem de bu defa çamaşır suyuyla...s iyice temizlicem......... Bir gün sana gelip yemek yapmak istiyorm....... Yaz yemekleri... patlıcan...yoğurt

Kızcağız da sessizlikle saf saf buna bakıyo. Neyse bu sik muhabbet bitti burda kalkmaya durdular. "Hesabı ödiyim ben" diyip kalkar gibi yaptı bu sahtekar pezevenk ama böyle kalkarmış gibi sadece. O sırada kızda kibarlığından "aaa dur lütfen" dedi cüzdanını çıkardı. Artık alman hesabı mı dicekti, yarısını ben verim mi dicekti ne dicekti demesine izin vermeden sen bu sahtekar pezevenk "aaa sen mi ödüceksin" dedi oturdu. Kız da cüzdanı sessizce bunun önüne koydu. Sahtekar pezevenk güzelce cüzdanı açtı hesabı kızın parasından ödedi kalktılar.

Ben en son 11 Eylül'de kuleler yıkılırken bu kadar şaşırmıştım. Kıza üzüntümden kahroldum. E kızım güzelden bir kızsın adamın bir dediği bir dediğini tutmuyor. Sen güneydoğuya gidicem diyosun adam gemi turu diyo. Fark ortada yani. Borçlarımızı ödesek dediği de eminim kızın bi borcu yoktur o pezevengin borcu vardır. Belli ki sana ödetecek onu da. Sonra yaz yemekleri yapmak ne? Sanki dersin dünya mutfağı lezzet ustası. Sahtekar pezevenk patlıcan üstü yoğurt dökmek gurmelik mi demek. Ne işin var senin o pezevenkle. Bir de ayağa kalktı ki yüzünü önden gördüm bayaa kırmızı yanak kanca burun bitişik kaş bi herif. Dünya da son adam kalsa ona vercene eşşee verirsin. Soyum eşşekten devam etin dersin. Yazık yaa vallahi yazık.

Pek kısa olmasa da kıssadan hisse şunu dicem; kadın erkek ilişkileri hakkında konuşmamayı uzun zaman önce öğrendim. Başıma gelen birkaç olaydan sonra işkembeden sallamanın gereksizliğini, "iyi de senin erkeeen yok mu sen de birçok vazifeyi gözlerini kapatıp yapmadın mı yaraam" diyip öz eleştiri mi lavman yapıp itekledim. Ama bu demek değil ki herkes istediğini yapsın, yapılanlar yapanların yanına kalsın, aldatılan kadınlar sevgililerine dönsün, bir şellafe arkadaşım dediği kadının gözünün içine baka baka akşamına o kadının sevgilisine çekirge pozisyonunda mumuşunu açsın, üç kuruşluk erkekler kendilerini bir bok sanmaya devam etsin. Hiçbişe yapanın yanında kalmasın, ömrü boyunca iki yakası bir araya gelmesin, elini attığı yer kurusun, inim inim inlesin, kurusun kalsın gün yüzü görmesin, ne yaptıysa ne bir eksik ne bir fazla aynısı başına gelsin, bir daha kimseye zararı dokunamadan taş olsun.

Amin.

Yukarıdaki hikayenin iyice aymaz, eşşeğin sikine su kaçırmış versiyonunu aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
http://pipidisko.blogspot.com/2010/05/cihangirde-bir-baskn.html

Sevgili kadınlarımız lütfen bir sike sürülmeyecek erkekleri adam edip sonra kendinizi bir de bu adama aldattırmayın. Aldatırsa da prim vermeyin. Yes we can!

Sevgili onun bunun sevgilisine mumuşunu açan kadınlar kendi cinsinize bunu yapmayın, aşksa olay bilemem ama mesele yaraksa ata verin eşşeğe verin 13 14 cm ile yetinmeyin.

(Yoğun baskı ve yazıyı okuyan erkeklerin hırs yapıp pipilerini ölçücez diye cekip uzatmaları sonucu oluşan billur düşmesi vakalarının endişe verici düzeye ulaşması nedeniyle 17 cm ortalamasında düzenleme yapılmıştır.)

7 Mayıs 2010 Cuma

baykal'ın iktidar arayışı


Türk siyaset tarihinin en büyük olayı vuku bulmuşken ben ayy bugün moralsizim kendimi halsiz hissediyorum diyomuşum. Oysa ki gün altına işeyene kadar gülme günüymüş. Deniz Baykal'ın seks kaseti çıkmış dün gece. Az önce izledim. İlk önce yok lan bu Deniz Baykal diildir dedim. Sonra altta boxer üstte beyaz gömlek kravat dolaştığını görünce şüphelerim yok oldu. Kesin Deniz Baykal yaaa yüzde yüz. Kravatından çoraplarına o.

Video Vakit gazetesi tarafından işte CHP'nn ahlakı diye duyurulmuş. Vakit'in haberine göre kasetteki kadın CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok. Ayrıca haberde Can Baytok'un, eşi Nesrin Baytok'u milletvekili yapmak için Baykal'ın koynuna soktuğu iddia edilmiş. Yani oyuncu olmak için yönetmen yatağından milletvekili olmak için Baykal'ın döşeğinden geçmek klasiği durumu.

Video saat itibariyle heryerden kaldırılacak muhtemelen, ben size anlatiim neler oluyor.

İlk önce Baykal'ı böle bi kanepede yarı oturur uzanır bir şekilde görüyoruz. Sonra karısını Bayal'ın koynuna sokacak Can Baytok elinde bir poşetle geliyor -Çok ilginç karından cin çıkarıcam diyip karıyı dürten tacizci hoca videolarında da bir klasiktir ya bu poşet olayı- Baytok'un ayaklarında krem rengi çoraplar var ve böle ayakta Baykal'la konuşurken ayak parmaklarını kıvırıyor. Biraz tedirgin olduğunu bu ayak baş parmağı hareketinden anlıyoruz. Sonra Baykal "tamam halledicem ben o işi" gibi başını sallıyor, adam gidiyor. Sonraki sahne yatak odasında yatağın yarısından görünen bir planda karşımıza çıkıyor. Ortamda garip bir varoşluk var halılar falan. Neyse olay olmuş bitmiş. Kukulu bir hatun dolaşıyor etrafta. Bir geçiyor sütyenini giymiş bir geçiyor donunu giymiş. Olay bitmiş giyinliyor yani. Sonra demokrat beyaz gömleği kravatı mavi baksırıyla Deniz Baykal geliyor yatağa oturuyor. Mavi çoraplarını giyiniyor. Bir süre bu mavi çoraplarıyla dolaşıyor Baykal. -Hafızalardan silinmeyecek sahneler- Kadın o sırada yatağını topluyor. En son pantolonunu giyiniyor Baykal bond çantasını alıyor ve odadan meclise doğru yol almak üzere çıkıyolar. Videonun başında Baykal mı lan bu diye bi kıllandım. Yüz tam seçilmiyor çünkü. Ama dediğim gibi sonra beyaz gömlek üstünde nizami kravat beni ikna etti. İş üstündeyken bile o kravatı çıkardığını sanmıyorum. İkna oldum kessin Baykal o.

Yapılan yorumlara bakıyorum. Kimse konduramamış inanmamış Deniz Baykal olduğuna. Neden olmasın? Deniz Baykal'ın iktidar tutkusunu hepimiz biliyoruz.

Bu arada vakit gazetesinde o siteye kukulu video yükleyerek günahların en büyüğünü işleyen editörün bu gece kaç kere tövbe istifar etmesi, kaç kere hacca gitmesi gerekiyor onu da merak ediyorum. Hayır 23 nisan çocuklarının mini etekli fotolarını bile koymuyorlar ya günah diye.

Öyle ya da böyle bugün daha komik birşey olabileceğini sanmıyorum.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

kazanıyoruz allah'a şükür


Hani mahallelerde böyle herkese yardım ediyormuş çok iyi biriymiş gibi duran, ne iş yaptığını tam olarak bilmediğimiz, durumu iyi, "kazanıyoruz allaha şükür" sözleriyle kazandığını kazanmıyormuş gibi hissettiren gençten adamlar vardır. Bu adamlardan abicilik müessesesinin literatürümüze eklenmesiyle son dönemde çok türedi hatta. İşte onların en celebritisi abilerinin "al yürü canım yollar senin" dediği Acun'dur. Her daim traşlı suratı, bende sizin abinizim dayatması, kola reklamlarındaki sınıfın akıllı en büyüğü tavrı bende mide bulantısı ve baş dönmesi yapıyor. Bu nedenle Acun'un o ümmetçi yüzünü görmemek için yarışmalarını da elimden geldiğince izlemiyorum. Geçen gün pek sevgili bir arkadaşımın evinde survivorlıktan eser olmayan survivor'ı izleyedurdum ama. Gördüm ki ekip dağılmış, güneşten her biri maymun götü gibi olmuş yamyamlığa doğru ilerliyor. Modern insanın vahşi doğadaki çaresizliği desem diyemicem. Keza modern insanın yetilerine tam olarak hakim olamamış bu ekibe bir de 45 derece sıcak basınca algı seviyesi iyice düşmüş. Kızlar "dı mııı yaneeee", "ıyyykk" gibi sözcükler dışında konuşamıyor. Bi de birileri onlara konuşurken böle dudaklarınızı daha çok açıp kapatır, sözlediğinin harfleri dudak hareketlerinizle belirtirseniz daha seksi olursunuz mu demiş, yoksa genetik bir rahatsızlık mıdır bilmiyorum konuşurken kızların emcik dudaklarını izlemekten ne dediklerini anlayamadım. Hele bir tane var sarışın tombik bi kız. İlk okulda kalmış o. İlk okulda öğretmeni kendini çok iyi ifade ediyorsun aferim demiş. O da bakmış giderim var ifade gücünün üstüne bir taş koymamış senelerdir. Bunun şirin konuştuğunu düşündüklerinden sanırım hep onu konuşturuyolar. İzlediğim bölümde bazı harfleri yutkunarak "yapk bean macerayyı yane çog sefiyorum yanea" diye konuşuyodu. Ama macerayı mı seviyo yoksa hafiften eksik akıl mı anlayamadım ben. Sahile ölü bi balık vurmuş mesela eline almış çubuğu "yeaaa na acayıııp" diye diye delik deşik etti balığı mal. Gözüne sokuyor çubuğu hayvanın. Ben orda olsam korkarım. Sapık mıdır bu gece beni de böle oyar mı diye. Sonra ertesi gün yalancıktan ağların altında mini boy bi iguana buluyorlar ona kıyamıyo ama. Diyo ki "ayk ban kıyamaass ole ugunayaaa yazuuk" Ulan balığın gözünü oyuyodun bikaç saat önce. Çok heveslendim böle canlansa o iguana bunları önüne katsa denize dökse o sırada köpek balıkları denizde hazır beklese her biri birini yese diye. Ama olmadı tabi.

Erkeklere gelince de durum bir başka fantastik. Yarısı yaşlı diğerleri kaslı. İki ekip arasında çekişme var böle hafiften. "Ama abicim biz tutuyoruz siz oturuyosunuz olmuyo ki" diye tartışıyolar hep. Hele içlerinde bi tanesi bayaa vakka olmuş. Ropörtajında unutmaya başladım şehre dönünce ciddi sorun olacak diyo. Pardonda bir ayda mı unuttun? Millet 5 yıl ıssız adada kalıyo şehir kuruyo bunlar 10 erkek bir tuvalet yapamamış. Bir de geceleri yengeçleri öldürüyolar pis pis. Hayır nerden geldin nerdekini kovuyosun? Canım yengeçleri palayla kes yaa. Rengarenk balıkları tut, pişir pişir ye. Neymiş açlarmışta onlara yemek vermiyolarmışta. Yaa kimi yiyosunuz kime ne film çeviriyosunuz. Bu ekip orda aç kalsa varya birbirlerini yemeye başlamıştı. Bir ay da geçmişini unutan adam, beşinci hafta da yanındakini de yer.

Rahat bırakın hayvanları. Oranın valisine, şefine şikayet mektubu yazıcam azmettim.

Kısaca ikrah ettim.

4 Mayıs 2010 Salı

işte türkiye'nin en az kazanan yazarları



Forbes Türkiye'de 2009 yılında en çok kazanan yazarlar listesini yayınlamış. Şöle ki;

1- Elif Şafak
2- Turgut Özakman
3- Ayşe Kulin
4- Orhan Pamuk
5- Canan Tan
6- Soner Yalçın
7- Ahmet Ümit
8- Nermin Bezmen
9- Zülfü Livaneli
10- Mümin Sekman
11- Üstün Dökmen
12- İskender Pala
13- Emin Çölaşan
14- Vedat Türkali
15- Nihat Genç
16- Saygı Öztürk
17- Buket Uzuner
18- Yazgülü Aldoğan
19- Hande Altaylı
20- Hamdi Koç

Elif Şafak'ın kitapları 522 bin satmış ve 2 milyon TL kazanmış. 1 numara olmasını beklemiyordum açıkçası. Neyse Hayatımın Erkeği by Deniz'e söz verdiğim için Elif Şafak'a sallamıcam. Ama Siyah Süt'ü okurken sıkıntıdan kulaklarımdan siyah süt gelmişti onu sölim. Ayşe Kulin'in eski yazarlar listesinden gideri var, normal. Orhan Pamuk'a inanamadım ama o kadar Nobel kazan paraları Elif götürsün. Ya Nermin Bezmen... Chanel çantamla, Gucci donumla diye diye sekizinci sıraya yerleş. Zaten zenginsin Nermin, bir ayak çukurda mezara mı götürücen. Bir de Nihat Genç beni şaşırttı. Biz hiç para kazanmadığını düşünüyoduk. Şampuan almaya parası yok gibi geliyodu. E 15 kötü bir sıra değil. Paranda var madem hala neye sinirlisin.

Bende 2009'un en az kazanan yazarlar listesini yayınlıyorum. Şöle ki;

1. Arzu Uzunali
2. Kerimcan Akduman
3. Deniz Özturhan
4. Evren Ünal
5. Figen Demir
6. Fatih Tüylüoğlu
7. Umut Eroğlu
8. Eren Alphan
9. Pınar Üzeltüzenci
10. Alperen Altınöz

Arzu Uzunali'nin mahallelinin basımını üstlendiği romanını sadece en az kazanan yazarlar listesindeki diğer 9 yazar satın aldı ve Uzunali 2009'da yayınladığı romanından 27 milyon 500 bin lira kazandı.

Buna da şükür.

bir kedi yeter!


Hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter! kampanyasının yeni yüzü Kayseri'den aramıza katılıyor. Kendisi Kayseri'de kayısı alım satımıyla ilgileniyor.

Diğer hitler bıyıklı kediler yani kitler için aşaa tıklatın. Ben aradaki kayseriliyi buldum. Diğerleri kitler
http://www.catsthatlooklikehitler.com/cgi-bin/seigmiaow.pl?4638

3 Mayıs 2010 Pazartesi

scarlet malsın


Ne zamandır Scarlett malsın'a sallamak istiyordum da yerini bulamıyordum. Şimdi Iron Man 2 filmi dolayısıyla orda burda o güdük boyunu gösterip pony bacaklarını sergiledikçe bana da gün doğdu. Haberleri okudukça sallıyorum, salladıkça rahatlıyorum.

Bir kere çirkine prim örneğine tam olarak girmese de böyle yüzünden mallık akan, "ne bakıyosun lan mal gibi" diye sorulduğunda mal mal bakmaya devam eden insan ekolüne girer kendisi. Tamam ten beyaz, göz mavi, burun hokka ama ya o ağzında her daim yutmadığın bir lokma varmışta dudağının kenarından az sonra sızacakmış gibi mal bakışın. Dünyanın en sahtekar pezevenk pazarlama ürünlerinden biridir bu kız. Accayip projelerde yer alırım iki entel yönetmen filminde oynarım, hemen bir de cool cool şarkı söyler efsane olmaya doğru o pony bacaklarımla koşarım diye az bilenmedi. Ama nooldu oynaya oynaya gelin çocuklar anca Iron Man 2'de kendine dandirik bir rol buldu. Gerçi iyi oldu. Sütten hallice Gvinit paltrovun yanında o şişkoluğu, o mallığı, o katanalığı daha da ortaya çıkıyor. Zaten gvinitte buna hiç yüz vermiyormuş prömiyerlerde. E tabi zarafet timsali gerçek entellektüel pek güzel kızımızın bu dombikle ne işi olabilir. Bir de Iron Man afişi için " o afişte givinitle olduğum için çok şanslıyım. yüksek testesteron seviyesini dengeliyoruz. yoksa bir çeşit erkek kulübü gibi" demiş. Varroşluğun ve kıskançlığın yaptığın açıklamadan belli. Eminim karşısına geçip geçip ben daha güzelim ben daha güzelim diyodur.

Durup durup bakıyorum, mallığına inanamıyorum. Bir kez daha söylüyorum. Skarlet malsın!

Oh rahatladım!