19 Haziran 2011 Pazar

gerçek bir gedik


Bir süredir daha iyi kalpli bir insan olmaya çalışırken dün akşam televizyonda Ömür Gedik'i görmemle birlikte aylardır içime ektiğim iyilik tohumlarının hepsi aynı anda kurudu. O saldırgan ve her daim sinir krizinin eşiğindeki insan tekrar canlanıp, boyun ve şakaklarımdaki damarların kabarmasıyla dönüşümünü tamamladı. Oysa seçim sonuçları ve Teoman dahil her türlü zorluğa göğüs germiş kendimi dizginleyip, günlerimi dondurma yiyip, sakince kitap okurken bacak kıllarımı kopararak geçirmeyi başarmıştım.

Ama dün gece Gedik'in çatlak sesi uyuyan devi uyandırdı, birikmiş kinimi ve nefretimi su yüzüne çıkardı. Çirkine, yeteneksizliğe, cahilliğe, ordan da bilmeden sallayayım, burdan da öğrenmeden atayım önemli olan yolunu bulayım anlayışının ve bu anlayışa verilen primin en güzel örneği Ömür Gedik'in müzik eşliğinde canavar ağzından çıkan detone sesle yayıldı evrene.

Kendisi sinemadan en fazla benim kadar anladığı halde sinema eleştirmeni olarak nam salmış, ancak dediğim gibi sinemadan anlamadığımdan sesimi çıkaramamıştım . Sinema izleyicisi tepki göstersin şimdi ben bilmeden bu kadın filmlere yaptığı sikim sokum yorumlara kafa yoramayacağım demiştim. -O canavar dişleri ve bakışıyla s leri tıslayarak yaptığı hiçbir yorumu da dinlenedim açıkçası. Onu bir yerde görünce tipine bakmaktan ne dediğini anlamaya sıra gelemiyor çünkü. Garip bir kitlenme yaratıyor insanda.-

Ama kendisi her cahil gibi bununla kalmadı, bokunu çıkarayım leveline atladı. Bugün sinema eleştirmenliğine ses çıkarılmayan Gedik, ulan hiçbişe bilmeyerek sinema eleştirmeni olabiliyorsam, şarkı söyleyemeyerek de şarkıcı olabilirim aymasına o dişlek dişleriyle alt dudağını ısırırken vardı. Yanına ikinci bir nefret unsuru Toman'ı da alıp portakal hep orda kal isimli şarkısına klip çekti. Şaşırdık mı şaşırmadık. Toman'da yeteneksize verilen prim kadrosundan müzik dünyasına kazandırılmış bir isim ne de olsa. Neyse yetti mi yetmedi, klibi her yerde döndü, göya popüler kültürü yermekle ünlenmiş Bayılgen'e konuk edildi. Kimse soramadı ki yaa sence sen bu şarkıyı söyleyebiliyor musun şimdi diye. Şaşırdık mı yine şaşırmadık. Bayılgel Türkiye'nin en büyük Abdurrahman Çelebilerinden biridir çünkü. -Tabi olayın altında bi de hayvanlara yardım var ki konuya girmek bile istemiyorum. bir türü kurtaracam diye başka bir türü sikmek nedir onun cevabını arıyorum sadece.-

Ömür Gedik seneye en iyi çıkış yapan şarkıcı ödülü de alır. Ve hatta az daha kasar Eurovision'a gider Türkiye'yi temsil eder. He etmesin mi etsin tabi. Çünkü bugün Türkiye'yi temsil edecek biri varsa o kesinlikle Ömür Gedik'tir. Abdurrahman Çelebiler memleketi, çirkine, cahilliğe ve yeteneksizliğe prim verme cumhuriyeti Türkiye'yi layıkıyla temsil eder.

Ne de olsa her sikim hıyar diyene tuzla koşan hazır bir kitle de var.

Sizleri ve tüm insanlığı buradan bir kez daha çirkine, yeteneksize, cahile prim vermemeniz için uyarıyorum. Bakın önüne geçilemiyor sonra diyorum. Bugün bir Lady Gaga'nın albümü bir haftada bir milyon satıyorsa, Ömür Gedik albüm yapabiliyor, Okan Bayılgel 5864. programını yapabilyorsa bunlar hep sizin yüzünüzden. He kimse de üstüne almıyor. Ama ben vermediysem sen vermediysen kim verdi bu primi. Bkz. son seçimler.

İlle de hep orda kallı bir şarkı dinlemek isteyenleri de aşağıdaki linke yönlendiriyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=lrgjYcp4b90

7 Haziran 2011 Salı

aşkımızın videosu olsun



Şimdi böyle videoların hastasıyım ben o yüzden sizinle de paylaşayım istiyorum. Takip edenler bilirler hala efsunu çözülmemiş bir Terry'nin çakmak çakmak gözleri videosu vardı mesela hangi kafayla nasıl hazırlandığını tam olarak bilemediğimiz, nasıl bir romantizmin yansıması olduğunu kestiremediğimiz.

Bu videoda da kavos teros zitriyani naçeku vaşeku ibstriyati şeklinde romantizm kokan sözlerle ve hafif oynak ama araya giren org sesiyle kalbimizi aşka hazırlayan müzikle Hürrem ve Sülüman'ın o muhteşem tutgusunu izliyoruz. İçimiz hem kıpır kıpır oluyor hem hüzünleniyoruz. Hürrem'in patates çuvalı zerafetinde bayılışını, Sülüman'ın her olaya misket gözlerle bakıp, ağzını ayırışını, sonra yine Hürrem'in thriller dansıyla Sülüman'ı kafalayışını izleyip öyle bir aşkın kollarında, sarayın entrikalarında var olmak istiyoruz. Arkada da bu karmaşık duygularımızı dinginleyen o müzik.

O tarafların -ne tarafların derseniz işte Hürrem'in taraflar, Polonya'dan al Sırbistan, Hırvatistan, Bulgaristan in aşaa- müziklerinde hep böle bir karışık ruh halleri var zaten. Böyle çift duygulu.

Geçen Sırp bir taksiciye denk geldik mesela. -Evet geldik valla bana da ilginç geldi. Eee İstanbul bir kozmopolit hedef 2023 NY'den neyimiz eksik- Sırp taksici baktı bizim tip göçmene benziyor, burunda kemer tastamam, ten peynir, dayadı Sırpça müziği. Tüm yolu ızdirvidtro lakle visrto şekilde altta bol çıkkıdılı üstte en ince sesli org notalı eller havaya çok çeşitli şarkılarla gittik. E keyfimiz de yerinde sesi de körükledi. Hatta bir şarkıda biz ellerimizi koyduğumuz yerde parmaklarımızla ritim tutunca "abi bu şarkıyı biliyor musunuz?" dedi. O kadar havaya girmiştim ki "hee biliyorum yaa" diyip eşlik edecektim ama bey "yoo bilmiyoruz" dedi. Hee çok ünlü abi bu Türkçe bir şarkıdan çevrildi dedi. Bir süre hangi şarkı acaba diye dinledim, sanırım Serdar Ortaç'ın herhangi bir şarkısı olabilir.

Düğün fotoğraflarımı böyle bir çalışmayla ölümsüzleştirmek istiyorum. Doğru şarkıyı bulursam aynı romantizmi yakalayabilirim.

Videoyu nerden buldum? Hürrem ve Sülüman'la ilgili videolar izliyorum boş zamanlarımda. Hatta Gülben Ergenli varrroşşş Hürrem'i indirip baştan aşaa izlemeyi düşünüyorum.

Hürremciyim, cümcük dudaklı Mahidevran çatladıkça içimin yağları eriyor. Neden? Güce tapıyorum ve kötü kalpliyim.

bir kedi yeter!



Benim kedi neden yapmıyor böle numaralar? Coşkun sucuk fabrikasına vericem onu. Şaka şaka vermem. Halı yapcam ondan. Şaka şaka yapmam. Doldurtucam onu. Şaka şaka

Hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter! Hele bir de bu karayı al parayı oynayabiliyorsa sabahtan akşama döndür dur. Sinir stres kalmaz.