21 Haziran 2010 Pazartesi

halayı ertelemeyin!


Bu ara çok yoğunum. Yoğun bir düğün derneğe koşturmaca çoluğa çocuğa şaşırmaca programım var. Teyzeler gibi ağız hafif gergin geriye doğru çekerek "maşaallah maşallaaah" demekten çene ağrısı "tütütü" tükürüklemekten su kaybı yaşıyorum. Öyle ki, "kimle evlenecek bu kız çok şansız çok bahtsız" dediklerimizden, "çocuk mu hayatta düşünmüyorum" diye bağıranlara tüm bahtı kara dili sivrilere hem koca hem çocuk nasip oldu sıcaklarla birlikte. Program haziran itibariyle başladı. Tabi ben bu yoğun tempoya şu an dizimdeki ostenekroz teşhisi dolayısıyla koltuk değneğiyle katılıyorum, insanların "vah vah yazık gencecikte kız" yorumları ve acıyan bakışları arasında gelinden daha çok konuşularak gecenin yıldızı oluyorum. Bir nevi düğünlerde herkesin eğlencesine turrrup sıkıyorum da denebilir. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantelitesinden gidersek prime time'da bir numarayım.

Dün gece yaz dönemi yoğunlaştırılmış düğün programının sıradaki düğününde de gelin damattan baya rol çaldım. Ama en önemlisi bir amcanın hayata daha sağlam bağlanmasına vesile oldum. Şöle ki;

Yemekler geldi herkes biraz yedi karınlar doydu. Şarkıcılar başladılar daha oynak şarkılar çalmaya. E kimse kalkıp oynamıyor. Ben de koltuk değneemle bir oraya bir buraya gezinip duruyorum. Bu arkadaşlarımda ilk ergenlik arkadaşlarım çok severim baktım pist boş hemen organizasyona koştuk birkaç kız. Koltuk değneğimi kenara koyduğum gibi hafif sekerek sahneye attım kendimi. İşte tek bacağa yük vermeden kıvırmalar, yalancı göbek dansı. E bir klasiktir, millet baktı ortada oynayan var, araya karışırım psikolojisiyle pist kalabalıklaştı güzel oldu. Ben dizimin verdiği "basma lan üstüme, sanki tek bacakla bi bok oynayabiliyomuşsun gibi" ayarıyla koltuk değneğime geri döndüm. Aradan bayaa zaman geçti. Dışarda duruyoruz terasta. Yavaştan kıçım kıçım bi amca geldi yanıma. Böyle gözlerinde yüzyıllık derin bir acı. "Geçmiş olsun yavrum neyin var?" dedi. Dedim "Teşekkür ederim amcacım kemik eksilmiş orda nakil yapacaklar geçecek inşallah." Amcam dudakları titreyerek yine "Yaa anladım. Bazen gençlerde de böyle problemler olabiliyor. Cık cık cık çok geçmiş olsun." dedi. "Olsun amcacım geçici bişe sonuçta ameliyatımı olucam geçicek." dedim. "Ameliyat mı olucaksın?" dedi. "Evet amcacım ameliyatla oraya nakil yapacaklar. Ama çok büyük bir işlem değil" dedim. Yok kesmedi amcayı. "Neden olur muş peki illa ameliyatmıymış tek çaresi" dedi. Anladım ki amca çok üzgün, kahrolmuş sağolsun, empati had safhada, başladım teselliye. "Evet amca ameliyat şu an şart görünüyor. Olsun ama en azından geçicek Allah çaresizinden saklasın. İnsan hastanelere gidince görüyor neler var neler bu bişe değil " dedim. Ama yok. Amcanın yüzündeki ifadeyi silemiyorum. Bir ara "şaka amca bu" diyip değneği kenara bırakıp rap mi yapmaya başlasam diye düşündüm. Tam değneği kenara koyup bismillah çekiyodum allah tarafından amcaya bir pozitif enerji geldi. Dedi ki "Olsun ama önemli olan yaşama sevinci moral. Bak ben seni az önce sahnede gördüm. Ne de güzel oynuyordun. Güzel dans ediyorsun he yani" dedi. "Tabi canım, önemli olan katılmak amcacım" dedim. "Çakalım o zaman" dedim. Ortak noktada buluşmanın sevinciyle uzaklaştık birbirimizden. Amca benimle bir hastalığa yakalanma, sorgulama ve kabullenme evrelerinin deneyimledi. O bu güzide deneyimi yaşarken ben düğünde halay çekemezken, herkeslerin ter izleri tepinmekten dünya haritasına dönmüşken uzaklara bakıp geçmişte bacak sağlamken halay çekmediğim günleri düşündüm. İşte o an anladım ki hayatta hiçbişeyi ertelemeyeceksın. Halay mı çekmek istiyorsun. Ayh çok sıcak demiyeceksin, arkadaşlarının ısrarlarına karşı gelmiyeceksın. Çünkü gün gelir halay çekemez duruma gelebilirsin. An meselesi.

Kıssadan hisse; çekmek istediğiniz halayı ertelemeyin.

Bu mudur mesaj, çok klişesin diyenin topuğuna sıkar yanına ortopedistimin kartını bırakırım. Alanında 1 numara ama pahalı SGK'ya bakmıyor.

Bitirirken; halay konusunda kelime oyunu yapmıyorum. Gözlerimizi Avrupa'nın dansına müziğine çevirmiş olsak da eski solcu ayinlerinden kalma bir halay merakım vardır. Yuvarlak bir topluluk gördüm mü milliyetine bakmam katılırım. 23 nisan halk oyunları, mardinliler gecesi, boşnak çadırı her türlüsüne girdim. Hatta en son büyük halayım boşnak halayı olmuştu. Doğal sarışın 1.80 boşnak kızlarının arasında çakma sarışın 1.60 laz olmayı göze almış, çadırın sempati güzeli olmayı sindirmiş halaya karışmıştım. Onlarda inci gibi sıralı halayda boy kısalığından oluşan boşluğu misafirperver bir şekilde görmezden gelmişlerdi. Aşaada temsili çiziyorum.

YYYYyYYYY

5 yorum:

  1. mizah yeteneğin, şu sıralar yeraltı edebiyatı diye yutturulan blog abuklamalarından kat be kat iyi. acilen keşfedilip dergi neyim bir yerlerde halka hitap etmelisin artık. komik kadın olmaz diyene yerli malı olarak seni gösteriyorum herkese. kadınsın di mi lan? sevişelim mi kel kız? (içimden geldi ahah)

    YanıtlaSil
  2. sen iyi niyetli amcaya denk gelmişsin bence çünkü şu sıralar yaşlılardan en çok duyduğum laf "siz gençler çürüksünüz, yiyorsunuz hormonlu şeyleri sonra genç yaşta kolunuz,bacağınız tutmuyor!" kolumdan ameliyat olacağım için sürekli azar işitiyorum!
    eh be amca ben hormonlu dönemde doğduysam suçum ne?

    YanıtlaSil
  3. yeraltı edebiyatı bloglar ne ya? ne var mesela?

    bu kız kelmiymiş? Bana siyah saçı var gibi geldi ama....

    YanıtlaSil
  4. @overdrive, hacı puccanın günlüğü, her boku bilen adam diye kitapları çıkan blogçular var ya ondan bahsediyorum. traş bloglar özünde işte.

    YanıtlaSil
  5. her gördüğünü her duyduğunu ders olarak algılarsan tabiki (gençliğinde)

    ihtiyarlığında rahat edersin

    YanıtlaSil