24 Kasım 2010 Çarşamba

198 arzu: şarkıcı, manken, süperstar

Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!


Yaşlı kadının hatıratlarına yeniden hoşgeldiniz.

Sabah otobüste arkamdaki hanzo bana bakıp ve yüksek ihtimalle elimdeki kitabın ve mavi saçlarımın bir entel paketi oluşturmasına kıl olup, dişlerini cırtlatarak içinden "vey amüğa godunum tipini siktiimin" diye bana saydırırken, ben bir yandan diş cırtlatması uyuz olup diğer yandan "ulan ne oldum da ne olacağım" diyip 30 yaşıma ulaştığım şu günleri sorguluyordum. Kitaptaki "ne umuyordun ki, sonsuzluğa inanacak kadar aptal olamazsın." cümlesi zaten bu ara bunalıma zayıf olan bünyemi kolayca ele geçirdi. Bir yanımın "komik kedi videoları izlemeyecek miyiz sonsuza kadar? hay amk." diye gözleri nemlenirken, diğer yanım "kızzaaam saçmalama yeaa tabi ki sonsuza kadar izleyeceğiz" diye saçını parmaklarının arasında yuvarladı. Aslında kendisinden pek hoşlanmasam da saçını kıvıran gerzeğe inanmayı tercih ederekten ve diş cırtlatan hanzoyu göz ucuyla pis pis süzerekten indim otobüsten. E işe yürüyene kadar emoluk yapacak zamanım kaldı. Geçmişten günümüze doğru düşünmeye devam ettim.

Aslında henüz çok küçükken şişko ve geveze bir kız olmama rağmen büyük bir insan olacağıma derin bir inancı vardı herkesin. İlk okul öğretmenim bir star gibi davranırdı bana. Diğer öğrenciler de. Hem şişko hem geveze bir kız için büyük bir başarı bu. Tüm etkinliklere katılırdım. Koroya katılmadım diye müzik öğretmenim gönül koyardı. O derece süper stardım yani. İşte o günleri hatırlayıp aslında ne kadar sahtekar pezevenk bir çocuk olduğumu düşünürken peki o dönemin süper star egosunun ilerleyen yaşlarda nasıl ortalama bir düzeye indiğini düşünmeye başladım. O süperstarlığın son bulduğu nokta, kırılma anı neydi?

Sonra içimden büyük bir kahkahayla hatırladım.

Şimdi ilkokul sonundayız, mezuniyet organizasyonu yapacak okulumuz büyük gazda. Çalışmalar aylar öncesinden başlatıldı. İşte ben elimden geldiğince tüm etkinliklere katılıyorum. Mankenlik bile yapacağım öyle düşünün. Evet.. Türkiye'nin ilk şişko mankeni benim aslında. Annemle gittik kot takım aldık. İlk podyum yürüyüşümü onunla yaptım. Harika havalıyım yeaa. Sonrasında ikinci kıyafetimi giyindim. Kabarık bir elbise hemde o şişko halimle, uçuk pembe. Salonda şişko bir bulut gibi dolaşıyorum. Kendimce nasıl edalıyım ama zayıfıııım, periyim yeaa. Saçlarım mahalle kuaförünün son heykel çalışması. Kahküllerim yukarıya doğru taşlaşmış bir fıskıye gibi. Ancak aslında o gecenin sonunda süper starlıktan normalliğe geçiş evremi yaşayacağımın farkında değilim.

O geçişin hikayesi de en başından şöyle başlıyor: Şimdi mankenlik çalışmalarımın dışında gece için bir de koroya katılmışım. Koşturmacadayım yani. Mankenliği yaptıktan hemen sonra koro kıyafetlerimi giyinip şarkımı söyleyeceğim. Tanrım ne kadar yetenekliyim. Neyse koro çalışmaları da bir ay öncesinden başladı. İşte sınıfta toplanıyoruz, okulun en hırslı ve en çok altın bileziği olan hocası tarafından anlamsız el hareketleri eşliğinde şarkılarımızı söylüyoruz. Bir de bir solo şarkı söylenmesi lazım. Azeri şarkısı vardır ya; "fikrimden geceler yatabilmirem, bu fikri başımdan atabilmirem" Onu biri solo söyleyecek. Hoca karpuz seçer gibi ön sıradan başladı. "Sen söyle bakim evladım" dedi birkaç kıza. Cık olmadı, "kızım olmuyorrr" diye azarladıktan sonra bana "sen söyle bakiim" dedi. Ben yetenekli değilim aslında ama akıllıyım. Her zamanki gibi birkaç numara biliyorum göz boyayacak. O şarkıyı da daha önce ince sesli bir kadından dinlediğimden sesimi soprano tadına ayarlayıp ince perdeden söylemeye başladım. Azeri sopranoyum yeaa "fiiiiikrimden geeeceler yataaaabilmireeeem" diye girdim ben şarkıya. Şarkı söylemekten gram haberi olmayan öğretmenimiz "tamam" dedi "soloya sen çıkacaksın" Büyük bir heyecanla göt korkusu arasında bir duyguyla "peki hocam" dedim.

Neyse işte o muhteşem gün geldi. Mankenliğimi yapmışım etkinliğin en son gösterisi koroda başladık biz şarkıları söylemeye. Çok stresliyim ama gerilmişim "ulan ya çıkamazsam çıkamayan adam olursam" diye. Neyse bir şarkı söyledik. Baktık salon yavaştan boşalmaya başladı. İkinci şarkıya geçtik. "Piti piti yavrum hey hey" diye anlamsız sözlü modern türküler söylerken herkes götüm götüm gitmeye başladı. O an içimden dedim ki "piti piti yavrum mu? ne saçma şarkı sözü... E herkeste gidiyor. Demek ki senin için çok önemli olan birşey başkaları için hiç önemli de değil aslında." Ben bu şekil bir aydınlanma yaşarken zaten 30 santim topukluları üzerinde çok yorulmuş öğretmenimiz "tamam yeter keselim gidiyor insanlar zaten" dedi. Dolayısıyla benim solo da güme gitmiş oldu. Öyle rahatlamıştım ki hemen gidip çişimi yaptım.

Bu aydınlanmadan sonra ortaokulum underground bir starlıkta geçti. Parlak sahnelerden kantin köşelerinde havalı sohbetlere geçtim. Lise ise huzuru kabalada ya da sufilikte arayan eski bir star tadındaydı. Ahmet Özhan gibi birşey oldum.

İş hayatıyla da zaten ulviyete ulaşıp aslında kimsenin özel olmadığı düşüncesine kadar uzandı olay. İşte bu düşünceler bir ayak çukura yaklaştıkça da starlıktan geçip ulan bari sonsuzluğa ulaşmanın bir çaresi olsa çaresizliğine dönüşüyor. Arkamda donlarımdan başka birşey kalmayacak mı diye götün atıyor. İlkokul 5'te senden daha akıllı bir çıkarım yapmış çocukluğun karşısında 30 yaşında emo bir mal olarak duruyorsun.

Ama neyse ki bu yaşa gelene kadar depresyonunu da profesyolce ve seviyeli bir şekilde yaşamayı öğrendiğinden, otobüste bunları düşünürken, gün içindeki işlerini hayatın süt limanmış gibi halledebiliyorsun. Tuvalette 3 dakika ağlayıp makyajını tazeleyip 10 dakika sonra histerik gülüşler atabiliyorsun. Sevdiğin insanı kaybedip akşamına yemek yiyebiliyorsun.

Buradan nereye geleceğim. Hayatımın 5 senesini bana bir süperstar gibi yaşatan öğretmenimin tombik yanaklarından öpüyorum. Öğretmenler günü kutlu olsun.

4 yorum:

  1. kucukken herkes kendını suoer star sanmıomu zaten:)

    YanıtlaSil
  2. İnsanın dönüp dönüp okuduğu kitaplar,yazılar, şiirler vardır ya.. Bu da onlardan biri olacak benim için.

    YanıtlaSil
  3. Mavi saçlı olmak, emo hareketler, bol bilezikli öğretmen, azerice şarkılar, otobüs... Bunlar bana çok şey hatırlattı... Şaka lan şaka. Hiçbir şey hatırlatmadı ama çok anlam doldurdu hayatıma. Otobüs magandası olmak ne güzel şeymiş. Hiç sıkıntı olmuyor. Bak adama, yazının başında geldi geçti.

    YanıtlaSil
  4. al benden sana iki adet nadide, taze, ağlak 30 yaş bunaltısı, tepe tepe kullan:

    http://gueneslipazartesiler.blogspot.com/2010/02/yaslanmak.html

    http://gueneslipazartesiler.blogspot.com/2010/05/30-yasim.html

    bir de öyle otuz motuz çok takma kafana, bunalıyorsun, sonra geçiyor. ben şimdi gözüme kırkı kestirdim, uzak bir hedef olduğu için acayip rahatlatıyor insanı...

    YanıtlaSil