18 Haziran 2009 Perşembe

made in vagina


İşte gerçek hayat dramlarını sözde eğlenceli formatlarla gözler önüne seren bir program daha. Gerçekten içim burkularak ve gözyaşları içerisinde izledim. Olay şu; biraz kibarından kademeli olarak en ayısına kadar sıralanabilecek beş erkek karılarıyla birlikte bir yarışma ortamında bir araya getirilir, erkekler en eğitimli hocalar tarafından dans, görgü ve spor gibi mükemmel insanda muhakkak olması gereken vasıfları öğrenmeye çalışır. Kadınlar kocalarından yakınır, onlara akıl vermek için en uyuz ooldukları özelliklerini göz önüne alarak onları şirin şirin cezalandırır. Sonra da kahkahalarla gülerler hep brlikte. Tabi bu arada eşler arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne çıkar, kendi aralarında bunca yıldır konuşmayı beceremeyen çiftler milyonların önünde duygularını ifşa eder ve gözyaşlarına boğulunur. Karılar kocalarını ne kadar sevdiklerinin farkına varır, kocalar dile getiremez ama ağlayamayan erkek tavırlarıyla, sesleri titrer bir şekilde ortamı terkeder ya da en fazla nemli gözlerle 'benimde hatalarım oldu tabi' diyebilir ancak. Bu da yetmez çocuklar işin içine katılır, çocuklar tarafından yazılan mektuplar babalara canlı canlı okutulur. Kadınlar yine gözyaşlarına boğulur, erkeklerin sesi titrer ama ağlayamaz. Trajedi, gözyaşı, dram devam ediyor.

Tüm bunları izlerken kadınları zavallılığı içini dağlıyor insanın. Kocalarının binbir denyoluğunu izlerken aslında nasıl utandıklarını ama anneden öğrenilen saygı gereği hafife alınamayan tavırla 'biliyorum o öyle hayatta yapmaz' sözleriyle gözlerin uzaklara dalışını gerçekten içim parçalanarak izledim. Ama sonrasında erkekleri incelemeye başladım tek tek. Bu trajedide kimin gerçek kurban olduğu konusunda kafam karıştı bir süre sonra. Düz erkek beyninin kadınlar karşısındaki çaresiliği ve despot görüntülerinin altındaki kedi yavruları ortaya çıktıkça her kadın gibi hormonlarım gereği olsa gerek yine onlara acıdım. Ezilen kadınların seslerinin daha güçlü çıkmasını sağladığını iddia eden bu dandik program bile döndü dolaştı kadınlığa takıldı.

Kadınların yetiştirdiği kendine güvensiz, şişmiş egolarıyla hayatla nasıl başa çıkacakları konusunda en ufak bir fikri olmayan ve tam da bu nedenle kendini bir kadının elllerine bıraktığını kimse hissetmesin diye onlara kötü davranan ve güçlerini ispatlamaya çalışan erkekler. Dünyadaki diğer tüm trajedilerin nedeni olan, lanetli bir birliktelik gerçekten kadın ve erkeğin brlikteliği.

En havalı, en sosyetik kadınlarımız bile senelerce aldatılmanın tadına varıp, 90 yıllık ömrünü bu acıyla yarıya indrip en sonunda milyonların izlediği programlara 'kadının yeri evidir, erkek dışarı da çıkar gezer ama yuvayı dişi kuş kurar' demeçleri vermiyor mu, namusu kirlenmiş kızını abisi öldüremeyince ocakta yakan, kendini assın diye ahıra kapatan yine kadınlar değil mi, aldığı maaşı kocasının eline sayan, ondan biraz fazla maaş aldığında kocasının gururunu kırmamak için eli ayağına dolaşan, atomu bölecek zekaya sahipken öğretmen olmayı tercih eden, erkek patronları kadın patronlara tercih eden, memelerini kullanıp terfi almaya çalışan, evli erkeklerin metresi olmayı kabul eden, hemcinslerini 34 bedene sıkıştırmayı kendine görev edinen, dünyayı erkeklerin eline bırakıp, diğer yandan her yönden defolu, çolak erkekler üreten.

Geleyim erkeklere.. Daha doğar doğmaz anneye eziyeti kendine görev edinen, sahte özgürlük naralı atıp dönüp dolaşıp annesinin dizinin dibine gelen, bir kadını kendisine bağımlı hale getiremeyeceğini daha küçük yaşlarda keşfedip sırf bunu bastırmak için kadından kadına konan ve onları küçük düşürmeyi hayatının amacı halibe getiren. Gerçi tabii öyle olacak erkek biliyor ki ne bok yerse yesin kendisini affedecek onun bağrına basacak bir türden olma o. Kadınına istediği kadar kötü davransın, rencide etsin, hayatını bozuk para gibi harcayıp harcayıp yesin. Çok iyi biliyor ki karşısındaki kadın onu affedecek. Üstelik ağlamasına bile gerek yok sesini titretsin çok sevdim lan seni şerefsiz, sevgimden dövdüm, sevgimden 25 yerinden bıçakladım, sevgimden paraları başka kadınlarla yedim, sevgimden içtim, sevgimden siktim...

Tabii ki bugün ki atgotten yazımızda bu duruma bir sonuç bir çare bulamayacağız. Sadece götümden atıp, olmamış erkek evladımı nasıl yetiştirebileceğimi düşünerek geçecek bu an. Şimdi kadınlara seslensem burdan; ezdirmeyin kendinizi elinize ekmeğinizi alın, kadınlığınızı kullanmayın, erkek dünyası için bedava çalışan kadın zihniyetine kanıp kendinizi rejimlerde harcamayın, istemediğiniz çocuklar doğurmayın, şiddete susup kalmayın, leş gibi alkol kokan bir adamla aynı yatakta yatmayın, kafanız birşeye basmaz sanmayın, araba kullanamayacağınızı düşünmeyin, meslek edinin, isemediğiniz mesleklerde çalışmayın, aman ne çalışıcam kocam çalışsın ben evimde yatayım mutluluğu bunda bulurum demeyin, bir insanın hem size bakıp hem size içten içe uyuz olmayacağını sanmayın, erkeklere sahte güçler yükleyip sonra da o gerçekte varolmayan gücün altında ezilmeyin. Desem ne olacak? Hadi herşey sabanın icadıyla boka döndü diyelim, e şimdi teknolojiden kıçımız tavana vurdu.

Neyse döndüm dolaştım erkeklere acıdım ben. Annesi tarafından ağlatılmayan, bu nedenle ağlamak gibi insani bir gereksinimi bile doyasıya yaşayamayan, balon bir egoyla büyütülüp hayatta ezildiği her durumda kompleksine kompleks katıp katranlaşan, bir kadından diğerine teslim edilip bağımlı hayatına devam ettirilen, belkide bir erkekle sevişmek isteyip bunu maçoluğuyla gizlemeye çalışan, pipisiyle dünyayı yörüngesinden oynatabileceğine inandırılan erkeğe acıdım.

Kadına kadın erkeğe erkek gözüyle bakmayan, insana insan gözüyle bakıp öyle davranmaya çalışan öz insana ise çok çok acıdım. Bu hümanizmle mutlaka bir tarafın olması gereken bir dünyada çok yaşayamazlar bunlar. Godoş, sümsük, boynuzlu, lezbiyen, hafif meşrep, mezhebi geniş, mum söndücü, kolbastıcı olarak adlandırılırlar ki başka bir konunun mevzusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder