8 Mart 2011 Salı

fazla abartmadan, kararında kutlayın


Bundan yıllar yıllar önce henüz üniversite 1. sınıftayken yazımı ve ceplerimi bir nebze doldurmak için geçici bir iş aramaya karar vermiştim. -Bir de manita ile ayrılmıştık canım sıkkındı ama o başka bir mesele.- Kapısında "eleman aranıyor" yazan heryere girip görüşmeye başladım. Beşiktaş'ta bir telefoncuda 10 dakikalık bir konuşma "pazartesi başla" cümlesiyle mutlu sona bağlandı. Başladım işe gidip gelmeye. Tek kız benim dükkanda. Geliyorum tezgahın arkasına geçiyorum, kimseyle çok fazla konuşmuyorum. Çünkü gerek yok daha ilk günden enseye tokata.

Bir tamirci çocuk var sessiz sedasız pek konuşmuyor. Patronda iyi niyetli gibi toparlak suratlı bir çocuk. Bir amca var. Dakika bir benden nefret eden. Bir de bir yavşak var, tüm hikayelerin olmazsa olmazı. Yavşak benim çok konuşmamamdan şikayetçi, geliyor habire saçma sapan birşeyler anlatıyor. Ben metalciyim ya mesela tipten anlaşılıyor zaten. İşte gitar çaldığından, arkadaşlarıyla parti verdiğinden bahsediyor habire. En son muhabbeti çift kişilik yatakta yattığına getirmişti. Artık nasıl bir fantezi dönüyorsa kafasında. O çift kişilik yatağı duyunca hemen tahrik olup, waaaww beni bu gece o yatağa götür diye oramı buramı okşayamaya başlayacağımı düşünüyordu muhtemelen.

Neyse bu yavşak tiplemenin, hiçbir neden yokken benden nefret eden amcanın ve anlamsız 2 adamın daha yanında, işim olmadığında dergi okuyarak, camdan dışarı bakarak geçirdim zamanımı. Ta ki o sabaha kadar. Sabah şöle başlıyor:

Her gün ki gibi işe gitmek için minibüse bindim. Hepimiz üstüsteyiz klasik. Baktım cam kenarında bizim telefoncuda çalışan çocuklardan biri. Gel dedi otur. Yok dedim oturmam. Gel otur yaaa diye ısrar ediyor. Yok yaa dedim oturmucam otur sen. Neyse oturmadım öyle gittik. İşe girdik başladık mesaiye. Öğlene doğru bizim münibüsteki böyle sesli sesli Erdoğan'ın halka seslenişi gibi pek mühim ve ballandıra balandıra başladı anlatmaya.

1. abazan: Yaa kanka - kanka diye seslendiği diğer abazan arkadaşı oluyor- Bu sabah minibüste gidiyorum. Baktım münübüse bi kız bindi.
2. abazan: Eee kanka
1. abazan: Dedim münübüs kalabalık kalkayım ben sen otur. Kız dedi olmaz teşekkürler
2. abazan: Eee kanka
1. abazan: Dedim yaa olur mu gel otur. Diyor ki yok olmaz.
2. abazan: Eeeee
1. abazan: Yaa gel otur allah aşkına dedim, yok oturmam diyor
2. abazan: E gel o zaman kucağıma otur deseydin

Dedi... O anda açık gökyüzünü kapkara bulutlar kapladı ve çıkan hırçın rüzgarla teyzelerin başörtüleri uçuşmaya başladı. Bu karanlık birkaç dakikada buz gibi bir sessizlik oldu. 1. abazan sessizce abi sabah ki kız buydu dedi. Diğer abazan bana ilk önce şuurunu kaybetmiş, sonrasında ise boka basmış gibi baktı.

O zamana kadar sessizliğini sürdüren ben. "İyi oldu bu muhabbeti duyduğum, basit bir minibüs hikayesinin ardından bile iki abazan erkeğin arkamdan ne muhabbet çevirebileceğini gözlerimle görmüş, kulaklarımla duymuş oldum" dedim. Sonraki gün iş başında dergi okuduğum için işten çıkarıldım.

Bu iş dünyasındaki(!) erkek mentalitesiyle ilk tanışmamdı. Dış dünyadaki erkek egemenliğine ve şiddetine zaten alışıktım. Bünyeme mikrobu almış, bağışıklığımı kuvvetlendirmiştim. Ha aile içinde değil ama. Aile içinde bir erkeğin bir kadına şiddetine hiç tanık olmadım. Akrabalarımdan bir kadına kalkan elin sahibi, karşısında süperkahraman ananemi görünce o eli sessizce götüne sokmuştu çünkü. Oradan bilirdim ki kadına kalkan el kırılır. Bu bilinç beni yanımdan geçen bir adamın pis bir laf atışında elime aldığım koca bir kaldırım taşını adamın kafasına indirmeye hazırlanırken bir teyze tarafından durdurulmama kadar sürdü. Sonrasında kendime gelip hafif sinir krizleriyle atlattım sözlü tacizleri.

İş dünyasındaki diğer erkeklerle de başa çıkmak için elimden geleni yaptım ama genelde erkekler erkekleri tuttu. Ve muhtemelen konum üstünlüklerinin yanına hafif kız etiketiyle bol kucağa oturtmalı hikaye de çıkmıştır arkamdan bir süre. Bana yapılmasa bile bir grup erkeğin dilinin düşmesi suretiyle sırf güzel diye bir kadının nasıl taciz edilebileceğini bol bol gözlemleme şansım da oldu iş hayatında.

Şimdi çooook uzadı nereye geleceğim. Bıçaklanan, dövülen, kulağı burnu kesilen kadınların yanında bu hikayeler devede kulak kalıyor doğru. Ama sorun zaten burada başlıyor. Erkek dünyası kadına hiçbir şekilde saygı duymuyor. İlk iş tecrübemdeki erkek çeşitleri bakış açısının çok güzel bir çeşidiydi. Yaşlı erkek orospu olduğumu düşündüğü için nefret ediyordu benden. Sessiz çocuk benimle konuşmaya hiç cesaret edemeyeceği için, patron patron olmasına rağmen sözlü tacizine sessiz kalmadığım için, abaza kankası terbiyesizliğine göz yummadığım için, ve tabii ki yavşak olan o çift kişilik yatakta ona vermeyeceğimi bildiğinden nefret ediyordu benden. Sadece kendi halinde bir kadın olmam bile nefret unsuru olmam için yeterli bir neden.

Dolayısı ile bu erkek çeşitleri kendi nefretleri üzerinden büyük nefretlere avans veriyor. Dayakçıları, tacizcileri, sapıkları, tecavüzcüleri ve hatta katilleri görmezden geliyor, örtbas ediyor.

Bir gün bana verir umuduyla bir kadını işe alan patrondan, aldattığı karısı kendini terkettiğinde ağzını burnunu kıran erkeğe herkes suçlu. Hiçbiri diğerinden daha az suçlu ve affedilir değil. Birbirini besleyen, taraf olan bir cinsiyetçilik ve ayrımcılık var ortada.

Doğanın erkeklere çok eşlilik, kadınlara anaçlık ve doğurganlık bağışladığı gibi erkek dünyası verilerine dayanan biliminden, kendini çok zeki sanan Bursaspor taraftarının pankartına hepsi aynı saygısızlığın ve ayrımcılığın destekçisi.

O yüzden aynı erkek dünyası 8 mart dünya EMEKÇİ kadınlar gününü kendine yontacak, alış veriş çılgınlığına, sahte mesajlara dönüştürecek. Zaten az biraz moderen erkeklerin göz ucuyla ne lan bu diye baktığı haberler ülkenin diğer erkekleri tarafından hiç duyulmayacak bile. Akşama yine yemek sonrası sigara üstüne bir posta dayağa devam. Namus için gerekli çünkü. -Bu kısma giremiyorum bile.-

Ama yemezler. Siz namus cinayeti diye yok yere öldürülen, tecavüzcülerinin sırtının sıvazlandığı, töre gereği annelerinin eliyle ölüme gönderilen kadınların hesabını verin hepimize.

Başta başbakanımız olmak üzere "Aaa öyle şeyler mi oluyor?" diye soranlara ise iyi bir takip kaynağı olarak şu adresi veriyorum:

http://kadinasiddetidurdur.blogspot.com/

Buradan mülkiyet kavramına kadar uzanasım var ama siz de insansınız. Bir dokun bin ah işit. Ama işitin. Herkes işitsin. Lütfen.

Bitirirken; en basitinden Engin Ardıç hala gazetesinde, Orhan Çeker bölüm başkanlığında götünü yayarak oturabiliyorsa bugünü kutlamanın hiçbir anlamı yoktur.

6 yorum:

  1. ben 10-12 yaşları arasındayken pazarda (bildiğimiz domates aldığımız pazarda) yaşlı bir amca tarafindan elle taciz edilmiştim.
    yok dedim. yanlışlıkla olmuştur. olcak iş mi?

    büyümek, görmek, duymak, öğrenmek bazen acı veriyor.

    YanıtlaSil
  2. Türk Kültürü temelde anaerkil bir kültürdür.
    Şöyle ifade edeyim:Bir Fransız,Bir Arap veya
    İngiliz bebek doğduğunda dünyaya cinsiyet
    zamiri ile birlikte gelir,ölene kadar da
    üzerinde damga gibi taşır.
    Bu çok basit bir şey gibi duruyor,ama aksine
    çok temel bir şey.
    Anadolu coğrafyasında temel ataerkil kültürlerle
    bu kadar içiçeyken Türk Kültürü'nün anaerkil
    özellik göstermesi haliyle bir hayli zor.
    Zaten Türkçe Anadolu'da 1300-1923 yılları
    arasında büyük baskılar altındaydı.
    2000'li yıllarda da aynı baskı geri dönmüş
    gözüküyor.
    Kısaca kadına baskı kendi başına bir olay değil,tersine siyah-beyaz ırkçılığı gibi
    evrensel bir davranış biçimidir.
    O kadar ki bazı kültürlerin varoluş sebebi
    -raison d'etre-sidir.
    Şu şekilde şeyler söylemeyeceğim.
    -''o zalim adamları da kadınlar yetiştirdi.''
    veya
    -''Kadın sorunu ancak radikal bir devrimle
    (All at once) çözülür.''
    Ama şunu söyleyebilirim:
    -Kadın sorunu temel bir insanlık sorunudur,
    mesele ne kadar insan(ahsen-i takvim sırrı)
    olduğumuzdur.Sonuçta bu problem mutlaka
    çözülecektir,çünkü emanet her zaman insanlarındır.
    Not:''Peçe ve çarşaf İran ve Bizans kaynaklıdır.''

    YanıtlaSil
  3. Keske o tasi vursaydin kafasina. Ama o zaman aramizda olmayabilirdin. Of be bunaldim ben bu memleketin hallerinden. Bu arada cocuk seninle dalga gecmek istemis, oturmadin diye, okuzlugu oburu yapmis, oyle gibi sanki. Sen de niye oturmadin, erkeklige bok surmemek icin mi ? O lafi yedikten sonra seni isten atmasa miydi? :) Bence o lafi ettikten sonra sen istifayi basacaktin, ertesi gun niye ise gidiyorsun giziiim.

    YanıtlaSil
  4. Dunyanin dort bir kosesinde maalesef kadin-erkek ayrimciligin almis basini gitmis oldugunu uzuntuyle belirtmek isterim. O en gelismis toplumlar dedigimiz, herkesin gidip gomek istedigi Amerika ve Avrupa'dan bahsediyorum.
    Erkek arkadasimla Sidney'de bir konferansa gitmistim.Insaat muhendisliginde ogrenciyim bu arada.Tahmin edersiniz %99 erkek katilimciydi.Ya ben erk.ark.imdan daha bilgili olmama ragmen kimse donup de bana bisey sormadi ya.Hayretler icinde kaldim.Konferans yemegi yiyoruz topluca kimse yuzume bile bakmiyor. Ona sorulan sorulari ben cevapliyorum.Yine donup ona soruyorlar.Erkek egemen bir dunyada yasadigimizi bir kez daha teyit etmis oldum. Ama ben kisisel olarak bunun ustesinden gelmek icin elimden geleni yapiyor ve bu meseleyi evrensel ele alarak meydan okumaya calisiyorum.

    YanıtlaSil
  5. Onlar okuzmus. Baska bazi konferanslarda es kaza kiz gorulurse cevresi sariliyor, herkes soru soruyor :) Simdi yalniz Turkiye basli basina bir kategori, sen insaat muhendisliginden bahsederken biz okula gittigi icin bacaklari ayrilan kizlardan bahsediyoruz.

    YanıtlaSil
  6. Bir trajiden doğmuş, kadınlara sus payı olarak verilen bir anma günü gibi samimi olmayan bir gün 8 mart ve yine aynı samimiyetsizlikle kutlanması beni güldürmüştür. Toplumlarda kadın erkek ayrımı yapıldıkça hiç kimsenin eşit haklara sahip olmayacağını görmeli insanlar.

    YanıtlaSil