19 Nisan 2011 Salı

türkiye'nin ilk emo'suyum


Birçok insan tarafından az daha bed biri olsam kazulet olarak anılacak olsam da aslında içimde bir yerlerde çok kırılgan ince biri var. Valla bak. Hatta eskiden Afrika'daki çocuklara üzüldüğüm için ülser olmuştum ama kimseye inandıramamıştım. Yani söylememiştim bile daha doğrusu. Çünkü büyük şehri onlara yardım için terketmiş çilli bir misyoner olmadığım sürece Afrika'ya üzülemem diye düşünüyordum. Yani öle inanç vardır ya insanlarda. Afrika'ya bir tek rahibeler ya da sarı kızıl tüylü Avrupalılar üzülürmüş gibi.

Afrikaya üzüntüm şöyle başlamıştı. Lise ikideydim sanırım. Afrika ile ilgili korkunç çocuk ölümlerini gözler önüne seren bir belgesel izlemiştim. Bir çocuk daha çekimler sırasında açlıktan ölmüştü. O belgeseldeki gözlerinde sineklerin yürüdüğü karnı şişmiş çocuklar günlerce hatta haftalarca gözümün önünden gitmedi. Aklımı yitirmiş gibi duvara baktığım günlerin sonunda da inanılmaz derecede midem ağrımaya başladı. O zaman ki yengem şimdi ki kankim yani birleştirirsek kanyem sağolsun dünyanın en gamsız insanı olarak beni mide ağrımın artması üzerine geceni bi vaktinde doktora götürdü. Gamsız diyorum, bir gamı vardır elbet dünyada olmayan insan yok ama en sevdiğim hayvan tavuk, çevirmesine bayılıyorum diyebilecek kadar gama sahip diyelim. Gam anlayışımız farklı yani.

Neyse gittik doktora dedim işte midem ağrıyor. Hmm dedi muayene etti ağrının tarifini sordu sinir stres yaşadın mı felan dedi. E tabi ben Afrika'daki aç çocuklara çok üzülüyorum diyemedim yukarda anlattığım sebepten ötürü. Bir de adam doktor, sınır tanımayanlar düşünsün sana ne oluyor diyebilir diye düşündüm. Yani aslında tam dicektim, açacaktım kendimi de "liseli misin sen?" dedi. kanyem atladı "hee" dedi liseli. Doktor yapıştırdı cevabı "e tabi üniversite hazırlık stresinde böyle stres kaynaklı mide ağrıları ülser gastrit gibi problemlerle karşılaşıyoruz." Kanyem de bakıp "keh keh keh evet evet ondandır" dedi. "Tam stresli zamanları tabi" dedi. İkisi birbirlerine bakıp garip bi şekilde bu dosyayı da kapatmanın rahatlığıyla kehkehkeh diye beşlik simit gibi gülüştüler. Ben de öle baktım sadece.

Bana bi ilaç verdi mandadeviren plus, o yazı yatakta gökyüzüne bakarak geçirdim. En ufak bir sinirlenme de streste elektrik verilmiş gibi kasılıp kendimi yatağa atıyordum. Şimdi bile inanılması zor şaka gibi bir hastalıktı. -Var böle şaka gibi hastalıklar. Bir kere uzun süre görmediğim arkadaşım beni aramıştı naber yaa nasılsın diye şakalı esprili konuşurken aayy sorma ya şekerim ben de verem oldum dedi. Ben de hahahaha ah canım nooldu kim verem etti seni dedim. O da yok lan gerçekten verem oldum hastanede yattım 3 ay demişti mesela. Şaka gibi hastalıklar dosyamda sakladığım bir anımdır. Evet böyle dosyam var. Bir tane daha anlatayım mı? Arkadaşımın dedesi albino olduğu için soyadı kanunu zamanında akbay soyadını almış mesela. Şaka gibi hastalık hikayesi.


Şimdi nereye geleceğim. O zaman ki gibi bir ruh halindeyim son zaman. Şimdi ki gerekçem ise gelecekten umutsuz olmak. Ama geleceğinden umutsuz olmak aslında elle tutulur bir mutsuzluk nedeni değilmiş gibi ya "nooldu lan" diyince yaa geleceğimden umutsuzum etrafımda olan herşey beni çok üzüyor diyemiyorum. Eşşek kadar kadınım ne öyle emo gibi. I don't belong here mı yazayım duvarlara. Cif'le küvete yazıyorum ovmadan önce gerçi, kimse görmüyor.

Tee Afrika üzüntüme aldığım tepkiden sonra da kendimi önemli bişe olmadığına güdülüyorum. Çocukluktan aldığım terbiye bu çünkü artık. Umutsuzluğumdan kaynaklanan mutsuzluğumu reglime, kahkülümün tek tarafının yukarda durmasına -üstelik maşa, düzleştirici, fön demeden yukarda duruyor.- fazla çikolata tüketmeme, havalara, istediğim tecavüz model BMW'yi alamama falan bağlıyorum. Akşamları çekirdeğimi alıp dizilerin karşısına oturuyorum, gece yatarken ise yarın sabah ne giyeceğimi düşünüyorum. Sabah kalktığımda ise o düşündüğüm şeyi giyinmeyip birkaç kıyfeti giyip çıkarıp yine hep giyindiğim kombinasyonu giyiniyorum. Arada bazı hücrelerim birkaç kelam birşeyler yazıp, birşeyler çizmek istiyor ama hemen susturuyorum. Ütü yap, lavaboyu ov, buzdolabını temizle komutlarıyla biniyorum hücrelerimin üstüne vuruyorum kırbacı, vuruyorum kırbacı. İyi oluyor hücrelerim hemen kendine geliyor. Öyle küçük bir hücre olup başkaldırmak, farklı birşeyler söylemek ne demekmiş gösteriyorum onlara. Çoğunluk böyle istiyor hücre efendiiii, kendini ne sanıyorsun sen. Ben senin karşına 1 milyon hücre çıkarmayı da bilirim ama bağışıklık sistemim bozulsun istemiyorum diyorum, korkutuyorum. - Teşbihin bokunun çıktığı an-

Çok üzülüyorum olan herşey için. Valla bak. İnsanların gözlerinin içine baka baka söylenen yalanlara, birisi bıçaklanıp can havliyle bağırırken yanından geçen adamın aymazlığına, gençliğinin en güzel yıllarını stres altında geçirdiği yetmiyormuş gibi hile hurda ile hakettiğini bile alamamasına, karşına hayatı boyunca çıkacak eşitsizlikten önce 10.000 genç çıkarılacağına, birilerinin görmezden gelinip, ucube suretlerin ağızlarının köpürerek her akşam televizyonlarda hırlamasına, dayak yiyen öldürülen kadınına, çocuğuna, sırtında binlerce ağırlık taşırken günde 12 saat hiçbir güvencesi olmadan çalışan adamına.

Bir tek şairlere ve sürgünlere özel birşeymiş gibi ya insanın memleketi için üzülmesi o yüzden bana bile çok inandırıcı gelmiyor üzüntüm bazen. Yok lan diyorum tam yumurtlama dönemimdeyim o yüzden böleyim diyorum.

Ve hatta canlı canlı şahit olduğum Melih Gökçek Ankara Kedisi dansı bile keyfimi yerine getiremedi o gün. Ama yine de sizin getirsin diye fotosunu çektim.

Blogspotun açılışının şerefine bu yazıyı yayınlayayım dedim. Yani habire açılıp kapandığından her açıldığında onun şerefine yayınlamış gibi oluyorum. Sonra kapanıyor. Yine açılıyor yine onun şerefine yayınlıyorum. Yani öyle bişeler. Ayrıca fotoya balona gerek yok gözler herşeyi açıklıyor.

12 yorum:

  1. ''Emo'yum ama delikanlının hasıyım,

    duvarın dibinde ne tercih yapacaktık,ülen''

    YanıtlaSil
  2. http://www.youtube.com/watch?v=U_znzNdUvhc

    YanıtlaSil
  3. olur öyle. geçer diyeceğim ama diyemiyorum, etrafa şöyle bir bakmayla o ülser yeniden oturur mideye çünkü. sonra yeniden gider bir müddet için.. fiziğin mekaniğiyle alakalı bence. evet.

    YanıtlaSil
  4. haberler izlemeyi kes gecer.

    YanıtlaSil
  5. Japonya yuzunden uykum kacti desen insanlar kiciyla guler diye korkumdan sustum. Libya var, Yemen var, Suriye var. Afganistan var. Sarkozy'nin yedigi naneler var. Hayvanlar var, nukleer di, plastik adasiydi. Memleketle de bitmiyor anasini satayim. Uzulecek cok sey var. Bazen cok fena oluyor, haberleri seyretmeyi, okumayi birakiyorum. Bi bok gelmiyor ki elimden. Uc bes kurus yolla, gucun yettigince, oraya buraya, ee? Bu uzulup, iclenme de, bir sure sonra masturbasyona donusuyor. Bir bok yapmadan uzuluyorum diye kendimden tiksindigimi de bilirim. Sonra da, yok lan, ne iyi insanim uzuluyorum bak diye teselli buluyorum. Gel git iste.

    YanıtlaSil
  6. http://www.youtube.com/watch?v=pP7uB0aZC1U&feature=related

    YanıtlaSil
  7. E çabaların için sağol janiim. haber zilemiyorum açıyom muhteşem sülüman cariyeliğe özeniyorum kafam rahat şimdi

    YanıtlaSil
  8. You are welcome, anacım.

    YanıtlaSil
  9. ben de kendimi yanlız sanıyodum. Eeee diyemiyosun herkese tabi gelecekten umutsuzum, böyle kanalizasyona ulaşmaya çalışan bir bok gibiyim diye. Ööölede ölcem.

    YanıtlaSil
  10. http://img2.moonbuggy.org/imgstore/what-the-fuck-am-i-reading.png

    YanıtlaSil
  11. Ben de çok benzerini hissediyorum yazini okuyunca seni bulup oturup saatlerce icimi dokesim geldi, dediğin gibi canımı sıkan şey üstelik elle tutulur birsey de değil oldukça klise gibi ama bütün yazdıklarına birer birer katılırken yalnız olmadığımı gördüm mutlu oldum ve isin kötüsü bunu değiştirmek için pek bı caba sarfetmiyorum maalesef sadece dertleniyorum benim gibi hissedeni hissettiğim zaman zayıf bir mutluluk duyuyorum sadece...ipek

    YanıtlaSil