4 Eylül 2011 Pazar

el öpenleriniz çok olsun




Eveeet geldik bir bayram tatilinin sonuna daha. Bu bayram tatilinde denenmemişi denedim ve herkes İstanbul’dan kaçarken ben İstanbul’da kaldım. Bu hareketten dolayı kendimi bir süre çok zeki hissetsem de bu his yerini sıkıntıya bıraktı tabi. 10 günün sonunda ev bir hobi sınıfına dönüştü. Şu an aynı anda örgü örüp, resim yapıp, roman yazıp, tahta zımparalıyorum. Makröme alıp bir de saksılık yaptım mıydı kafayı yemişliğimi tescillemek için noter çağıracağız.

Oysa herşey çok normal başladı. Şöyle ki;

Bayramın ilk günü münasebetiylen İstanbul'da kalmayı seçmiş kendini çok akıllı sanan insanlardan biri olarak sabah kalkıp anneme gittim, öyle yalandan bayramlaştık, harçlık vermedi, babamda vermedi, istedim ama kaale almadı. Oysa eskiden anne babamın elini öptüm mü babam elini sihirli bir kuyuya daldırmış gibi pantolon cebine sokar sonra da en küçük kağıt parayı büyük bir meblaymış gibi çıkarır, harçlık olarak verirdi. O zaman hayatını para üstleriyle geçindiren 3-8 yaş için haz noktasıydı o kağıt para.

E hadi harçlık vermediniz el öpeyim dedim. Onda da başarılı olamadım. Babamla böyle kısa süreli bir Süleyman Demirel’in elini öpmeye çalışan vatandaş mizanseni yaşadık. Ben eğildikçe o elini indirdi ben eğildim o indirdi. Tam bütün gücümle çektiğim elini dudağıma değdirecekken atik bir hareketle kaçırdı elini. O kaçırdıkça öpesim geldi, hırs bastı. Şimdi o vatandaşın azmini daha iyi anlıyorum.

Nihayetinde öpemediğim eller ve alamadığım harçlık faslı bittikten sonra annem baaaay yaptı ve çantasını kaptığı gibi arkasına bile bakmadan tatil yoluna koyuldu. Biz de İstanbul’da kaldığı için kendini çok akıllı sanan akıllı insanlar olarak bir sure birbirimize bakıp sonra da “e hadi dışarda bişeler içmeye çıkalım bari” dedik.

Çıkarken dedim ki “ama taksime gitmeyelim." Çünkü biliyorum ki olay Ölümcül Deney: Apaçi’ye dönüşecek, üzerimize gelen 3'lü 5'li apaçi gruplardan kaçalım derken sinir bozucu bir macerada bulacağız kendimizi. “Yok yeaa İstanbul bomboş baksana bişe olmaz” dediler. İyi dedim uyuzluk yapmayayım bayram bayram. Hem alış veriş yaparız dediler. Öyle kandırdılar beni.

Tabi meydana bir geldik ki, mahşer tatbikatı yapılıyor. Yılbaşı gecesinden hallice bir kalabalık ne yapacağını bilemez bir halde meydan ve İstiklal’in muhtelif yerlerinde konuşlanmış vaziyette. Her yerde duran insanlar var. Sonra sonra duranlara zoom yapınca bir kısmının Arap turist diğer kısmının Apaçi olduğunu anladık. Ama göte giren şemsiye açılır ki İstiklal’e ayak basıp geri dönmek mümkün olmadığından kendimizi Arap Apaçi denizine yavaşça bırakıverdik. Kimi yerlerde Apaçilerden kaçalım derken bir Arap’ın üçüncü karısı olma tehlikesiyle karşılaştık. -Hatta arkadaşlardan biri oldu galiba. En son bir Arap ailenin arkasında yürürken görüldü, sonra kendisinden haber alamadık. Mutlu olur inşallah-

Yolda arkadaşlarımızdan bazılarını Araplara üçüncü eş, bazılarını Apaçilere yem olarak versek de haritamızdaki mağazalara ulaşmayı başardık. Ama orada da bizi bizden daha çok parası olan, bir ülkenin bir kısmını işgal etmiş olmanın rahatlığıyla dolaşan Arap kızlar karşıladı. Hem misafirperverliğimizden hem de sayıca üstünlüklerinden aynı anda elimizi attığımız giysileri onların almasına izin verdik. Soyunma kabinlerindeki üstünlüklerine razı geldik. Onların yüzlerinde herhangi bir mimik olmadan yüzümüze bakarak yanımızdan geçmelerini sineye çektik. Sonra da arap turistlerin bize bakarken bir tişörta bakıyormuş ya da bizi görmüyormuş gibi davranmalarına daha fazla dayanamayıp yenilgiyi kabul ettik ve birşeyler içip evlere dağıldık.

Sonraki günler ben yaralarımı sarmak için kendimi güzel sanatlara ve el işlerine verdim. Kendime aynı anda örgü ipi-şiş, tuval-boya, zımpara-eskiciden sallanan sandalye gibi uğraşacak şeyler alarak, dışarıya çıkmamak üzere kendimi eve kapattım. Kazağın bir önünü bitirdim, resmin 3/2’si bitti, sandalyenin bel üstünü zımparaladım. Sanırım daha iyi hissediyorum. Daha da iyi olacağım. Ve bir dahaki bayramda Arapların karşısına daha güçlü çıkacağım.

Tüm bu olanlar bana birşeyi düşündürttü: Nerede o eski bayramlar?

Eskiden harçlık vardı, baba kredisi sonsuza kadar açıktı, rahatça el öpülür el peşinde koşulmazdı. Anneler bayram tatiline çıkmazdı evde oturup kek börek yapardı.

Sonra mesela bizim zamanımızda da Arap vardı ama bu kadar yoktu. Saygı çerçevesinde Arap vardı. Şimdi Araplar öyle mi heryerde bir Arap.

Öyle yani bizim zamanımızda Alman vardı. O da 3 tane bilemedin 4 tane. Denk gelince sarışın mavi gözlü cillop görmenin mutluluğunu yaşar, saygıyla keserdin. Sonra turist götürmenin bir abadı vardı. Şimdi turist bol amaaaa nerde o eski şaşkınlıkla etrafa bakan ürkek bir kuş edasındaki turistler. Kalmadı hiç. Şimdi hepsi Erasmus 31'ci gençlik.

Öyle yani. Hiç tadı kalmadı bayramların.

31 demişken dün gece çok seviyeli bir toplantıyla 31 yaşıma girdim. Ya da o da bana girmiş olabilir. Bence 30'dan sonra yaşlar insana girmeye başlıyor. Kaç yaşına girdin diye sormak yerine kaç girdi sana bu sene diye soralım artık birbirimize... Ya da hiç sormayalım... 30 yaş bunalımım hala geçmedi ya benim. Allah sağlıklı uzun ömür versin avuntusuna seneye geçerim diye tahmin ediyorum. Kısmet.

Bir de tam da bloga üye olan 900'üncü kişiye bayramda topladığım şekerleri ince şok poşetine koyup hediye edecektim ama bir baktım 900. kişimiz bedava, havadan üye olmuş. Ben de bu şekerleri 1000. kişiye saklayacağım. Malum önümüz Kurban. Ya da kalitelerine göre ayırıp güzel çocuklara iyi olanları, çirkin çocuklara en kötü kaliteyi vereceğim. Yan dairede bilinmeyen tropikal bir kuş gibi bağıran bebenin şekerini de şimdiden siyanüre yatırdım. Hele bi bayramlarda kapı kapı dolaşacak yaşa gelsin, en değerli pakete sarıp yemesini bekleyeceğim. Ve o sırada birden tıpkı onun gibi bbbrraaaaaaaaaaaa braaaaaaaaaaahhğğğ diye bağırmaya başlayacağım kanat çırparak etrafında. Evet yapacağım... O gün için yaşıyorum.

Bitiremiyorum farkındaysanız. Özlemişim.
Gerçek bir Ayşarman bitirişi yaptım. E o kadar Arap'a sürününce…

3 yorum:

  1. 31 yasina girme muhabbetine - ya da onun sana girisine koptum :D sanirim bir sonraki dogumgunum icin bu betimlemeyi araklayacagim :)))
    Mutlu yillar ;)

    YanıtlaSil
  2. eniştem arabistan kureysh sülalesindendir.para harcama üzerine birnimgam üniversitesinde masterini tamamlamıştır.arapların kendi dünyalarında bizim çözemediğimiz yaşam biçimleri vardır.teknik özelliklerine girmeyeceğim,malumunuz araplarınki ortada ve aşikardır.arapoloji uzmanı olarak gözlemlediğim bunlardır.araplar mutlu'durlar,bizde mutlu olalım,somalililerde mutlu olsun.penguenlere özgürlük,foklar öldürülmesin.

    YanıtlaSil
  3. hepi bortlek atgotten. bandira bandira yasarsin umarim.

    YanıtlaSil