1 Ağustos 2012 Çarşamba

olimpiyat ateşi



Hayatımdaki en büyük abazanlık hikayem bir spor etkinliği vesilesiyle yaşanmıştır. Yaşlandıkça anlatırken daha da sapıkça tınlasa da abazanlığı yaptığım yaşlarda taze heyecanlı bir genç kız olduğumu hatırlayıp rahatlıyorum. Gençlik ateşi.

Bundan yıllaaar yıllaaaar önce Avrupa Yüzme Şampiyonası İstanbul'da yapılmıştı bildin? Tüm Türk halkı için hiçbir şey ifade etmeyen spor etkinliklerinden biriydi.Yüzme klasmanlarında Tarabya stil yüzme ya da bombalama atlayış olmadığı sürece ilgimizi çekmesi mümkün değil çünkü. E dolayısıyla bizimki de spora olan ilgiden çok omuza olan ilgiden kaynaklandı.

Dün gibi hatırlarım, kankamla o gün dışarı çıkmamaya karar vermişiz. Her birimiz kendi evlerimizde oturup televizyon izleyerek, duvarlara bakarak, oje sürerek ve en fazla çok yakmasın diye bir iki mesajlaşarak geçirmeye karar vermişiz. Tabii Facebook, Twitter yok o zamanlar. Günlerimiz kendin yap kendin eğlen tarzında geçiyor. Komik video yok mesela. Komik Cem Yılmaz CD'si var. Manuel takıp izliyosun gülmek istiyorsan. Karikatür için de Leman alıyorsun. Hey gidi hey... Neyse benim kanka aradı beni ev telefonundan. Ksm çabuk televizyonu aç, çok acayip şeyler oluyor dedi. Aman dedim noldu Brad Pitt'e mi bişe oldu yoksa! -Brad Pitt'te o zamanlar çok yakışıklı mübarek tek tanıdığımız yakışıklı o. Sonra elma kafa Leonardo Di Caprio geldi.- Yok dedi mevlam sesimizi duydu. Aaa dedim hemen açtım ki birbirinden yağuşuklu yüzücülerin biri atlıyor, diğeri çıkıyor. Cennetten canlı yayın. Telefon üzeri hemen değerlendirmeler yapıldı tabi. En yakışıklıdan en yakışıksıza sıralama numaralandırma yöntemiyle yapıldı. Hangisiyle çocuklarımız daha sağlıklı ve güzel olur karar verildi. Gençlerin üçgen vücutlarının iç açıları hesaplandı. Sonra bakarken bakarken bir baktık ki yarışma İstanbul'da. Yani bir dolu diri vicutlu genç bize sadece bir otobüs uzaklıkta yüzüyor. Hayır hadi iki otobüs uzaklıkta olsun. Hergün yamuk, dar açı görmeye çıkıyoruz varsın iki otobüsle üçgen görelim.

Işık hızıyla hazırlanılıp, makyajlar yapılıp İstanbul'un bizim için bilinmeyen köşesi Zeytinburnu'na yola çıkıldı. Yolu o heyecanla anlamadık bile. Kendimize uygun birer yüzücü dağmat adayı bulmaya teee babasının nikahından geldiğimizi çaktırmadan, sanki Vancouver'ın içindenmişiz de her hafta sonu düzenlenen müsabakalardan birini izlemeye gelmişiz gibi rahat ve artistik tavrımızla tribüne oturduk. Ama diğer yandan televizyondan kestiğimiz cillopların sen de 3 ben diyim 5 metre yakında olduğunun farkına varıp birbirimize çaktırmadan gösteriyorduk. En birinci tercihimiz Maykıl diye bi çocuktu. -Sporuyla değil kendisiyle ilgilendiğimizden bu kadar ismi kalmış aklımda. Maykıl da diildir belki- Aaa bir baktık yüzmüş çıkmış kenarda arkadaşlarıyla şakalaşıyor ve tribünlere de arada bakış atıyor. Terbiyemizi bozmadan elektrik gönderme ve beyin gücü yöntemiyle dikkatini çekmeye çalıştık. Ama o da bize boş değildi. Şöle bir milisaniye bakıştık sanki. Derken televizyona çıkmışız biz, bir arkadaş aradı ksm sizi gördüm ne işiniz var orda diye. Abazanız diyemedik tabii yok yaa bedava bilet gelmiş babama gittik işte dedik. O günün bize karı Türkiyemizde iki adamı yanyana koysan o kadarını elde edemeyeceğin omuzları tek bir kişide görebilmek ve televizyona çıkabilmek oldu. Bir de İstanbul'da Zeytinburnu diye bir semtin olduğunu öğrenmek. Ama bize birşeyler de katmadı değil, omzun değerini anladık o günden sonra. Dünyamızda bir aydınlanmaya neden oldu.

İşte o gün bugündür ne zaman bir yüzücü görsem yanaklarım kızarır. Şimdi de fotoğraftaki genç, diri, kaslı sporcuları görünce aynı heyecanı hissettim. Ne kadar güzel genç, diri, kaslı vücutlarını dayamışlar sonuçları bekliyorlar. O heyecan, o adrenalin, o geniş omuzlar... Sporun değerini bir kez daha anlıyor insan. İnsanları nasıl da yakınlaştırdığını...

Skor barını oraya koyan rejiye ayrıca teşekkür ediyorum.

Bir de şimdi olsa gençlik ateşiyle olimpiyat ateşinin birleşiminden ortaya çıkabilecekleri düşünemiyorum bile. İyi ki olimpiyatlar yaşlılığımıza denk gelecek.

Kusura bakma bey öyle yani.

9 yorum:

  1. Hiç uslanmıyorsun dimi? TRT3'ü aç, atlayan kaslılar var.

    YanıtlaSil
  2. Lise hayatını lisanslı yüzücü oalrak geçirmiş bir hatun olarak, hayatımın ne kadar hayal kırıklığıyla geçtiğini düşünebilirsin :)

    YanıtlaSil
  3. Türkiye'de hiç yüzücü veya iyi vücutlu erkek yok mu? Haksızlık yapıyorsun... :)

    YanıtlaSil
  4. Kadınlar plaj voleyboluna bakışım aynen böyle :)

    YanıtlaSil
  5. Peki ya bu görsel nedir? Peki ya 3 ve 5 no'lu resimler? Adamlar da farkında sonsuzluğa uzanan omuzların ıslanınca nasıl göründüğünün. Terbiyesizlik.

    YanıtlaSil
  6. Bloglar kıro doldu,ben çıkacam.

    YanıtlaSil
  7. Feristah yengenin selami var.

    YanıtlaSil
  8. keşke kadın yüzücüler için de aynısı söylenebilse..yüksel aytuğ.

    YanıtlaSil