13 Eylül 2010 Pazartesi

şimdiden demokrasiyi hissediyorum



Nooldu? Yatıp kalkıp beklenilen, üzerine döndürülecek geyik kalmayan referandum sonucu evet çıktı. Aslında bayağı da uğraşmıştı herkes bu defa, birbirini arayıp "bakın bu referandumda oy vereceksiniz haa" diye birbirine dikte etmişti. Hatta geçen seçimde AKP'ye oy veren ve aslında AKP döneminde ülkenin bayaa bir kalkındığını düşünenler bile "ulaaan bu adamlar bişeler yapmaya çalışıyor bu işin içinde bir bit yeniği var" diyip "hayır basacağız haa" diye sorup soruşturmaya başlamıştı. Ama olmadı Sezen Aksu evet diyince biz de evet demiş sayıldık. Türkiye olarak evet dedik.

Bu referandumda "inanıyor musunuz? eveeeeeet" olayına gülmemiz yeni durmuşken bir de hayır oyu için şehir şehir dolaşan Kemal Kılıçdaroğlu'nun gizli boykotçu çıkması bayağı bir şok etkisi yarattı tabi. Gerçi düşününce kısa akım bir şok oldu bu, çünkü olayın içinde son derece amerikan tarzı bir imaj karalamaca işi olduğunu anlamak için komunist olmaya gerek yok. Henüz politik duruşunu pek sınayamamış olsak da Kemal Kılıçdaroğlu'nun o pek temiz suratıyla pek temiz ve mantıklı açıklaması da yetti zaten. Gazetecilerin sorularına "bilemeiyorum kim yapmış araştırın bulun" demesi de pek manidar ve pek güzel bir cevaptı aslında. Kıyamam yaa. Olur öyle bazen, ezilenin yanındayız Kemal amca, üzülme sen.

Amerika demişken de dün ki basketbol maçı ülkenin %42'sinin ikinci kere göt olmasına neden olmuştur ki bunun sonuçlarını bu ülke şimdi değil önümüzdeki 5 yıl içerisinde görecek. Bir gün de iki kere üst üste göt olan bu insanlar yavaş yavaş mutsuz ve deli olacaklar. İçlerine kapanacak, uzun uzun gözleri dalarak manzaraya bakacaklar. İçleri bir sıkılacak bir coşacak. Kimileri İzmir'e yerleşerek sorundan bir süre kaçabileceğini düşünecek, kimileri başka ülke vatandaşlık koşullarını araştırarak geçirecek zamanlarını. Kimileri ise başörtülülerle tokalaşmayı kesip, solcu abdestlerinin bozulmamasını sağlamaya çalışacak. Gitti o kafalar dün gece kolay kolay yerine gelmez artık.

Gerçi diğer yandan olayın ardından bir ortak milli duyguya taşınma durumu fena olmadı. Yoksa evetçilerin göbeklerini kaşıyarak "yaww nasıl koyduk çocuu" yorumları daha ağır gelebilirdi hayırcılara. Bir umutla başlayan basketbol müsabakasıyla göt olma duygusu bir nebze paylaşıldı. Öyle ki başbakanın bile sevinci kursağında kaldı, bir zafer turu atamadı. Abdullah Gül maçın sonunda uyudu. -Uyumamıştır diye düşünüyordum ama kesin uyudu tweetlemedi çünkü baktım.- İşte herkesin içi geçmişken maç bitti de ödül töreninde bir silkelenip tokalaştılar. Yalnız Erdoğan ve Gül'ün tribünler tarafından yuhalanmasını bir biz mi duyduk ondan emin olamadım. Çünkü yayın yapan hiçbir kanal bundan ısrarla bahsetmedi. Biz de bize referandum tribi geldi herhalde hayal duyuyoruz diye düşündük. Ama bariz bir yuuu sesi vardı. Yok muydu lan yoksa?

Maça damgasını vuran bir diğer olay ise maç arasında dans ederken bayrak açan kızların amerikan bayrağını ters açmasıydı. "Aayhh ters olda buaa" derken düzeltemeden gülümsemeye devam edişleri 12 Eylül'den hatırlanan kareler arasında yerini alacak.

Dün dündür bugün bugüne gelirsek ise herkeste bir sukunet, yabancı basın dışında kimse yorum yapmıyor. Ya da dün gece geç saate kadar yorum yapanlar bugün hala uyanamadı. Gerçi birçok sivil toplum örgütü ulan madem demokrasi geldi darbecileri hemen yargılayalım diye karga bokunu yemeden Kenan Evren hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Ancak Türkiye'deki hukuki sürecin işleyişini ve günümüzde insanoğlunun yaşam süresini göz önüne alırsak 93 yaşındaki Evren en iyi ihtimalle üçüncü duruşmaya çağırıldığı sırada "hehehe asmasaydım da beslese miydim? koydum çocuğu. kenan kaçar" diyip gözlerini hayata kapayacak. Gerçi geçen yıl sanırım "beni yargılarlarsa kendimi intihar ederim" demişti ama hayatta etmez. E diğer 2 paşanın biri 86 biri 85 yaşında, onları yargılamak da kesmez kimseyi. Bu durumda darbecileri yargılama sevinci kursakta kaldı.

Hmmm geriye ne kaldı bakalım? E hemen gidip birden iki tane sendikaya birden üye olayım. Bir işbirlikçi sendikanın nesi var iki işbirlikçi sendikanın sesi var.

Kadına karşı bir ayrımcılık yapılıyor olması "pozitif"te olsa kabul edildi en çok buna sevindim. Akbil sırasında öne geçeyim, pozitif ayrımcılıktan yararlanayım.

Geri kalanı da beni ilgilendirmiyor zaten hakimler yargıçlar düşünsün.

Yeaa nasıl demokratik bir ülkede yaşıyorum artık inanamıyorum. Bu gidişle gerçekten Kurtlar Vadisi pusu fragmanındaki gibi 2023'e kalmaz tüm dünya Türk olur. E dolayısıyla bütün dünya şampiyonlarını Türkler kazanır. Bu sorunda ortadan kalkmış olur.

Aaa ne güzel oldu yeaaa. Birden geleceğe ümitle bakmaya başladım. God bless Turkey

4 yorum:

  1. ya vallahi de billahi de bayılıyorum sana , herrrgün hergün hephep yazsan ?

    YanıtlaSil
  2. yuhlamayı herkes duydu da kimsenin yemedi sesli olarak dile getirmek, hatta kimi sözlüklerde de (ay bayılıyorum bu ifadeye de) kınandılar çok elitlermiş, hem tezahürat yapmamışlar hem de ecnebinin yanında yuhalama olmuş pek ayıp olmuş kendi iç meselemizi niye onların önünde açmışız falan. misafirlikte çocuğunu döven anne tepkisi aldılar bir nebze, halbüse gizlisinden bacağa çimdik uygulamasının yirmi bin kişiye uygulanabilir bir versiyonu vardı da onlar mı yapmadı canım aa. ayrıca da safdil ecnebi sporcuları ya kendilerini yuhladık zannederseymiş, ya muazzam türk misafirperverliğine bir halel gelirseymiş.

    demokrasiyi damarlarımda hissettiğim şu günlerde bu yazı pek bir iyi geldi. okyanus ötesinden selamlarım, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  3. yaşlarını küçültüp idam etsinler.

    YanıtlaSil
  4. demokrasi gelmeye başladı bile hamdolsun: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/15809489.asp?gid=373

    1 yıl sonra çok daha müreffeh ve özgür olacağız inşallah.

    YanıtlaSil