15 Kasım 2013 Cuma

bir kedi yeter!



Turizmin gelişmesi için de bir kedi yeter! Hacı kedisever olmak için Aya Sofya kedisini ziyaret etmek farzdır. Mama vermek sünnettir. Fotoğrafını çekmek sevaptır. Arkadaşlarınla paylaşmak caizdir.

Burdan ziyaret ediniz.

10 Eylül 2013 Salı

'kardeş türküler'in neresindensin?


Anadolu! Binlerce yıldır yüzlerce kavimin, toplumun, inancın bir arada yaşadığı aziz topraklar. Bir kahvenin kırk yıl hatrının olduğu, misafirperverliği, hoşgörüsü, içtenliğiyle sizi bağrına basan insanların toprakları.

Bu koskoca yalan söylemle evlerdekiler birbirini tutmuyordu. Herkesin birbirinden bir alacağı, deneyimlemediği ama çok iyi bildiği bilgiler vardı. İnsanların birbirinden nefret ettiği bir toprakta yaşadığımızı öğrenmem çok uzun sürmedi. Koca kara parçalarından mahallelere nasıl da ihraç edildiğimizi ve kendi ırkımızdan, dinimizden, dilimizden insanlar arasında sosyalleşmeye itildiğimizi çok küçük yaşta öğrendim.

Apartmanımızın çapraz mahallesinde -ki yaklaşık olarak 100 metreye tekabül ediyor- Kürt mahallesine hiç girmedim mesela. Mahallenin tüm çocukları için redzone'du orası çünkü. Kürtler kim bilir bize neler yapardı.

İki mahalle altımızda Romanların yaşadığı mahalle de vardı. Kürt mahallesine girdiğinde şansın varsa kurtulabilirdin ama Roman mahallesine girersen seni çiğ çiğ yiyecekleri kesindi. Romanlar kaçırdıkları çocukları ve kendi yaşlılarını yerlermiş çünkü.

Sonra bizim mahallemizde annesi açık babası eski solcu bir aile vardı. Kızlarıyla arkadaşlık etmemizi aileler zinhar istemezdi. Bir kere yaz günü mini etek giyiyor erkeklerle de arkadaşlık kuruyordu küçücük kız. Böyle dinsiz bir aile diğer bütün mahallenin çocuklarını yoldan çıkarabilir bizden kızıl ordu kurabilirdi pekala.

Yıllardır komşuluk yapılan tüm mahallenin senelerce bağrına bastığı iyi bir ailenin ise Alevi olduğu ortaya çıkmıştı. Onlarla en çok görüşen aile dostları bu gizli bilgiyi öğrendikten sonra bir daha da görüşmedi. Muhtemelen senelerdir onların elinden yedikleri yemekleri düşündükçe de mideleri bulandı. Böyle bir yanlışı nasıl yapmışlardı.

Sonra Balkan göçmeni komşularımız vardı. Öyle herkesler gibi kimseyi evlerine şıp diye almadıkları için gavur soyu oldukları kesindi. Susuz kaldık desen bir bardak suyu gözünün önünde içer sana da gıdımından vermezlerdi.

Geriye bizden olan Karadenizliler kalmıştı. Ama onların da hepsi sevilecek şey değillerdi. Oflu şeytana ayakkabısını tersten giydirir, Rizelilere güvenilmezdi. Bu durumu aynı şehrin köylerine kadar indirmek de mümkün ama bol nefret söylemli sohbetlerden aklımda o kadarı kalmadı.

Köydeki büyük büyük dedenin ölmeden önce tüm aileyi toplayıp gözleri nemli, kahırlı bir şekilde Rum dönmesi olduğumuzu açıklamasından sonra ise kendimize bile güvenimiz kalmamıştı. Sonuçta dönmüş de olsak Rumların kötü insanlar olduğu kesindi. Oysa açık tenimiz, yeşilden elaya devrilen gözlerimiz ve kemerli burunlarımıza rağmen Orta Asya Türklerinden olduğumuza emindik. Allah taksiratımızı affetsindi.

Bunlar çok küçük yaşlarda yaşadığım çevreden edindiğim bilgilerdi. Sonra büyüdükçe ve farklı kökenlerdeki insanların içine girdikçe bizim gibi pürü pak insanlardan da hazzetmeyen başka insanlar gördüm. Ve oldukça şaşırdım. Çünkü en doğru insanlar şüphesiz bizdik.

Mesela Egeli bir aileden arkadaşım için Lazlar Kürtlerin deniz görmüş haliydi!

Küçük dayım bir Alevi güzeline vurulunca ailesi vermemiş, sevenler de mecburen kaçmışlardı. Bu durumda Sunniler: 1 Aleviler: 0'dı. Aleviler büyük bir darbe almıştı. Yengemin annesi senelerce beni büyük oğluna alıp maç sayısını eşitlemeyi hayal ettiyse ve her fırsatta dile getirdiyse de kısmet işte olmadı. Birkaç yıl sonra dayımla yengemin çocukları olunca rekabet ninnilere indi. Annesi babası ateist bebeğe, Alevi ninnilerinin söylenmesi yengemin akrabaları tarafından salık verildi.

Geçtiğimiz yıllarda Antep'e giden bey ise turistik şehir çocuğu olarak kafasına poşu bağlayınca bölge halkı tarafından uyarıldı. Çünkü poşuyu Kürtler takardı ve Türkmen Araplar'ın yaşadığı bir bölgede böyle dengesiz hareketler pek hoş karşılanmazdı.

Annesi Rum babası Ermeni bir çocuğun aile içindeki ufak çatışmalarının hikayesi ise benim için çok şaşırtıcıydı. Ermeniler ve Rumlar bile kendi aralarında ciddi kavgalara tutuşmuşlardı. Hala da fırsat bulduklarında birbirleriyle atışırlardı.

Daha devam etsem burdan Paris'e yol olurdu. Nihayetinde kimsenin kimseyi sevmediği topraklardaydık.

Geçtiğimiz gece açık havada oldukça kalabalık bir ekiple sahnede türlü türlü yörelerin, insanların şarkılarını, türkülerini söyleyen Kardeş Türküler'i, püfür püfür rüzgar, çay, sigara eşliğinde dinlerken bunlar geçti aklımdan. Kürtçe, Ermecine, Lazca, Rumca, Arapça, Makedonca, Romanca şarkıların anlamlarını ekranda okudum. Aynı acılara, aynı aşklara, aynı toprağa benzer ağıtlar yakmışlar, türküler atmışlar, şiirler yazmışlardı.

Birbirlerini sevsinler ya da sevmesinler hepsi nihayetinde insandı.

Can Yücel..

Can Yücel bitirişi yapayım, yazıyı böyle kapatayım isterdim ama yan koltukta oturup bütün konser boyunca ağıt, şiir demeden seri bir şekilde ÇAT ÇAT ÇAT akustiğinde çekirdeğini çitleyen teyzeye ikrah etmeden bitirmeyeceğim.

Umut dolamadım teyze senin yüzünden. Senin yüzünden bunları düşündüm, kardeşliği kalmadı o türkülerin. Hiç mi acın olmadı, hiç mi için bişeye yanmadı?

Dilin şişsin teyze.
Nerelisin teyze sen?


20 Ağustos 2013 Salı

yeni bir şey var mı?



Hello Dünyalılar Klingonlular ve Ispartalılar! Uzun bir aradan sonra size dandik şeyler anlatmak için işte yine burdayım. Bu arada hayatımda hiç yenilik yok lan. Yok bişe var sadece. Kalanı mütemadiyen devam ediyor.

Yenilik şöyle;

Cinsiyet değiştirdim.

Şaka şaka.

Anama gittiydim. Anam cinsiyet değiştirmiş. Şaka şaka. Gittim işte. Gitmişken kalayım dedim. Sabah kalktım işe gidicem. Nasıl da yağmur yağıyor. Yaz yağmuru. Su birikintilerinde bale yaparkene sen kocaman gözlü beyaz olduğunu sonradan öğrendiğim yara bere içinde minik bir kedi çıkmasın mı önüme! Böyle en saf haliyle mııırrrp yaptı. Aha dedim uzaylı kedi.

E şimdi uzaydan gelmiş misafirperverlik göstermesen olmaz. Bugüne bugün tüm galaksinin kedi anasıyım. Bana yakışmaz. E işe erken gitmesem geç gittiğim rutin günlere biri daha eklenir. Dedim nasılsa rutinim bu, ben bunu alayım bi veterinere götüreyim, bonus sevap alayım, ramazanda oruçtan yırtayım. Anama döndüm bu peşimden geldi. Anladı piç bu hatun beni bırakamayacak. Anamın plaj çantasını kaptım mıydı 250 gram kıyma gibi attım bunu içine. Yağmur kıyamet gittik veterinere. Celal benim veteriner. Celal dedim bu yavru uzaylı çok kötü halde sen buna bi yıkama antibiyotikleme yap ben gelcem. Tamam koy oraya dedi. Şaka tabi. Aldı eline baktı, yaralarını kontrol etti. Çok bakımsız iyileştiririz biz bunu dedi. Haydi o zaman si yu dedim çıktım. Bu arada o uzaylı kısacık zamanda beynimi telekinezi yöntemiyle çoktan ele geçirmişti. All beniiii all beniii. Beyini sittiret al beniii. Bey de o ara tatilde.

Ben içten pazarlığa başladım tabi. İkinciyi yapayım istiyordum ne zamandan beri. İlkini yaparken ayy bir daha hayatta yapmam diyorsun ama sonra unutuyorsun o acıları. Bunu bütün hemşireler ve ebeler bilir. Karanlıklar prensi Ozzy'nin yanına beyazı da alıp kedilerden beşiktaş forması yaparsam beyi kandırırım diye düşündüm. Ya da hep iki kedimiz varmış gibi davranırsam farketmeyeceğini, unutmuşum herhalde diye düşüneceği planını yaptım. Keza planım tuttu. En başından beri iki kedimiz olduğuna inandı. Beşiktaş meşiktaş ay çok da minik, sahiplendiririz, uzaylı hem felan diyerekten amacıma ulaştım.

Neyse aradan bir hafta geçti gittik Celal'e. Celal sizin minik çok iyi durumda dedi malı gösterdi. Uzaylı yine kocaman gözleriyle bize bakıp mııırrp yaptı. Ozzy'e nasıl kabullendiricez göt atmaları arasında alacakken biz bunu Celal 'yalnız' dedi. 'Ne' dedik. 'Bu kedi yavru değil cüce' dedi. 'Ha!' dedik. 'Haa valla cüce' dedi 'ya da küçükken hastalık geçirmiş daha büyümez boyut bu dişlerini değiştirmiş çünkü' dedi.

Şaşırdım mı şaşırmadım. Hem uzaylı, hem cüce gelse gelse bana gelir çünkü. Ozzy de şaşı. Biri gollum gibi bişe biri şaşı tüm sipastik kediler bende. Ulan ziyarete açar para kazanırım düşüncesiyle hiç bozuntuya vermeden olur ya cüce müce ben de çok uzun sayılmam şakalarıyla aldık uzaylıyı.

Eve getirdik. Aa Ozzy bak sana görücü usülü mahalle kızı aldım felan diye koydum önüne. Ulan ala ala bunu mu aldın cüce lan bu diye hemen çaktı piç. Genç lan daha 18'lik aldım dedim ama yemedi kıhhladı. Kes lan dedim sen de şaşısın. Sana sultan, sürmeli mi alaydım dedim. İlk etapta bir moral bozukluğu oldu tabi. Sonra yavaştan yavaştan yakınlaşmalar kuku pipi koklamalar felan anlaştılar çok şükür. Ama manitacılık olmadı. Sanırım Ozzy şaşı diye kız onu, Minik de cüce diye Ozzy kızı dünya ahret bacı kardeş bildi. İkimiz bir olalım bu insanoğlunun götüne koyalım diye işbirliği yapıp evde ne varsa yere atıyorlar şimdi. Ozzy'i de siyam çizgisinden kaydırdı şellafe. Her türlü eşşoleşşeklik takım halinde icraat ediliyor. Hala mıırrp diye dolanıyor evde. İşaret çakıyor da tepemize ufo mu inecek diye kıllanmıyor değilim.

Uzun lafın kısası -kısa hali bu ha- hayatımdaki yenilik bir cüce kediden ibaret. Ya ne olacağıdı.

Mütemadiyen devam edenler top 10 listesi ise şöyle;

1-Yan tarafımızda sabahın köründe arabasını basınçlı su sikiyle yıkayan ppprrrraaaaağğğğ diye bağıran gerizekalı Arda'nın babası hala komşumuz.
2-Ön tarafta 15 metrekare bahçesinde her hafta sonu inşaat yapan götveren kobi hala komşumuz.
3-RTE hala başbakan.
4-Taksicilerle her gün kavga hala sürüyor.
5-Nedenini bilmeden işe geliş gidiş hala sürüyor.
6-İkrah ve gıybet tüm hızıyla sürüyor.
7-Koca aynı
8-Ayrılıp birleşen, küsüp barışan kız arkadaş sayımız aynı
9-Kilo ve sigara sabit shit!
10-Hayat aynı.


8 Mayıs 2013 Çarşamba

ateistler hadi bunu açıklayın!

Ateistleri İmana Getiren Origami | Alkışlarla Yaşıyorum

Altıgen arı peteğinden geldiğimiz nokta origami. E tabi her peteğin tam altıgen olmadığı ortaya çıkınca iş ak sakallı dedeye düştü ama o an tüm ak sakallılar başka müşterilere hizmet verdiğinden japon bir ak sakallı devreye girip olayı origami ile anlattı. E dünya dili ingilizceyi kullanıp hill dedi tabi. Pronanseyşını bozuktu biraz.

İmana gelmemek mümkün değil. Özellikle hill'i önce görüp sonra duydunca aceleci Allahuekber'ci gibi bitmeden tekbir getirdim.

Günüme güneş gibi doğan Figen'den geldi sağolsun.

2 Mayıs 2013 Perşembe

bir kedi yeter!




Marjinal kedi Patti, Cihangir ara sokaklarından Taksim'e yürümeye kalkınca... diye devam eden bir dünya yok mesela. Neden? Çünkü insan çiğliğine ve çirkinliğe sahip bir yaratık daha yok dünya üzerinde.

Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere, tüm olanlara rağmen hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter.

24 Nisan 2013 Çarşamba

bugün doğanlara koyulmayacak kız ismi




Zeus bir gün oğulları Ares ve Apollo'yla birlikte Olimpos'ta tanrıların katında otururken, Zeus oğullarına aniden çarpım tablosu soran babalar gibi bir soru sormuş: Barışa giden yolun en önemli şartı nedir? Apollo kendinden emin hemen atılmış: Bilgi ve erdem. Ares ise dişlerini cırtlattıktan sonra sakince cevap vermiş: Arzu. Zeus bir süre sakallarını okşadıktan sonra paşa kaşını kaldırarak haklısın Ares demiş. Apollo kızmış ve "Madem bu kadar iyi biliyosun neden savaş tanrısısın?" demiş. Ares'te sanane lan top demiş.

Bu hikayeden çok etkilenen babam benim adımı Arzu koymuş.

Şaha lan şaha. Bu benim yakışıklılara uydurduğum hikaye. Aslı şu: Dayımın eski sevgilisi varmış bi tane. Sanırım 3 ay kadar olsa gerek pastanelerde limonata içerek büyük bir aşk yaşamışlar mahallede. E benim doğumda onların ayrılığına gelince dayım tutturmuş adı Arzu olsun diye. Annemle babam da benden önce düşen 3 çocuğun ardından aman sağlıklı olsun da adı da Arzu olsun diyip yapıştırmışlar. Yoksa neden çocuğunun adını Arzu koysun ki bir insan? Ayıp bi kere.

Neyse Arzu aşaa Arzu yukarı ben de bırakın şuh bir kadın olmayı, istekleri hiç bitmeyen bir insan oldum. Annem çocukluğumdan beri adını Arzu koyduk bu çocuk ondan böyle oldu der durumu bilimsel olarak açıklamaya çalışır. Hatta o fotoğraf çekildiği bir altın gününde ben de gelcem diye ağlarken bi şekilde poza girmeyi başardığım fotoğraf da aile albümünde nasıl bir çocuk olduğumun kanıtı olarak saklanır. Her o fotoğrafa gelindiğinde Ayyy bu arzu nasıl bir şeydi yaa ateş ateş denir mutlaka yaka silkenerek. Gerçekten ben de bakınca kendimi dövesim geliyor yalnız. Şımarıııkkk, piiiis, inaaaaat. -Zaten şimdiye kadar tanıdığım hiç bir Arzu'yu da sevmedim. Hep çok başarılı ama gizli hırslı ingilizce'de bitch dediğimiz Türkçe meali orospu olan tiplerdir. Belki ben de öyleyim tam bilmiyorum.-

Geleceğim yer şu ki; istiyorum ben hiç durmadan. Tüketmek, kenara atmak için değil yanlış anlaşılmasın. Bazen ulaşıyorum, bazen ulaşamıyorum. Ulaşamadığımda içimde bir canavar bana 'aaall onuuu, alabilirsiiiiin, değerlimiz o bizim' diye fısıldıyor. Ben de çaresizce tamam sahip diyip, tırmalamaya devam ediyorum. Ama bu durum tam olarak ne istediğimi bilmediğimde içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Onu da iste bunu da iste olmuyor tabii. Elde edeceğin var edemeyeceğin var. Bi kere sen istiyosun bakalım istediğin şey seni istiyor mu? Bu şekil sorunsallar var.

Ama küçük yaşlardan beri de inandığım bir şey var: Bir şeyi çok istersen mutlaka olur. (Bak çocuk aklıyla inandığı şeye bak, psikopat..)

O yüzden istiyorum ben. Sırasıyla;

Dünya barışı (Çok tatlıyım)
Nobel ödülü (Bir ödülüm mutlaka olmalı)
Kedi yavrusu dolu bir malikane
Kadınlara kurulmuş arada kafamızı dinleyeceğimiz bir cumhuriyet
İlk ehliyet aldığımda kapımı açıp yüzüme yüzüme küfreden hanzoyu bulup ağzından kan gelene kadar dövmek
Uyuduğum saatlerin ömrümden düşmemesi
Talihsiz Serüvenler Dizisi'nin hepsinin hediye edilmesi
Candy crush birincisi olmak
Piyano
Sigaranın kanser yapmaması ilaç niyetine içilmesi
Kedim Ozzy'nin Türkçe konuşması
Patti Smith'le sucuklu kaymaklı kahvaltı etmek
Az yemekle doyabilmek
Sıradaki şarkının beni sevenlere gelmesi

Şimdilik bunlar olsa yeter yeaa.

Amin.








12 Mart 2013 Salı

bir kedi yeter!



Normalde bir kedi yeter ama fazlasını istemek de ayıp değil.

29 Ocak 2013 Salı

içine 30 girmesi



30 yaş krizindeki birine söylenmemesi gereken 10 şey:

1. Hiç göstermiyorsun:

30 yaş krizine girmiş kişi, genç birine 'hiç göstermiyorsun' denmediğini bilecek yaşamışlığa ve zeka seviyesine erişmiştir. O her gün gözlerinin altındaki çizgilere bakıp ne kadar yaşlandığının milimetrik hesabını yapmaktadır zaten. İltifat edeyim derken eşşeğe su kaçırmayın.

2. Beni bırakma:

Kesin bırakır. Zaten bırakacak bir şey arıyordur muhtemelen o sıralar. Sen 'beni bırakma' diyince 'aa burda bırakılacak birşey varmış' der, dikkat çekersin. En iyisi derin bir nefes alıp, hiç yokmuşsun gibi davranmaktır. Hatta kendinize koltukla aynı kumaştan kamufle olacak bir elbise dikebilirsiniz.

3. Bugün evde takılalım:

Yıllarını sokaklarda ya da bir barda kaybettiğine inanan 30'lu yaşlardaki şahıs, bitmek bilmeyen enerjisini o yılları bulmaya harcayacak, şehirdeki tüm mekanları gezmeye and içecektir. Hatta olayı abartıp, acaba denizlere mi gömüldü bu yıllar diyip dalgıçlık, pistlerdedir belki diyip tango, dağa mı kaçtı sorusuyla trekking, dağcılık gibi bilumum aktiviteye koşar. Kaybolan yıllarını bir yerlerde bulabileceğini sanan 30'lu yaşlardaki şahsın bu cümleyle arkadaşlığınızı ya da aşkınızı bitirmesi an meselesidir.

4. Taylor Lautner çok yakışıklı:

Ona sakın Lautner, Pattinson gibi bilmediği yeni yıldızların ne kadar yakışıklı olduğundan bahsetmeyin. Onun için 'yakışıklı çocuk' hala Tom Cruise, Brad Pitt ve Leonardo Di Caprio, 'güzel kız' Catrine Zeta Jones, Kate Moss'dur. Onların hala kendisi gibi 25 yaşında olduğunu sanır ve öyle görür. Rolling Stones zaman sapması sendromuyla, yani o gençken de yaşlı olan gruplar nedeniyle kafa karışıklığı yaşar.

5. Kaç mezunusun?

'Ulan biz rimel sürünce kıyamet kopuyordu şimdi bunlarda boyasız kız yok' diye liselilere saldıran 30'lu yaşlarındaki şahıs lise mezuniyetinin geçmiş çağda yaşandığının farkında değildir. 3 bilemedin 4 yıl önce mezun olduğunu sanırken derin bir matemetik hesabıyla verilen siyah ekran DIR komutuyla açıldığında, gerçek maymun götü gibi ortaya çıkar. Kaç mezunusun? ancak bir düşmanın sorusu olabilir.

6. O çocuk senden küçüktür vs Hadise 85'liymiş:

'Aman bırak yaaa bebe!' gibi daha yumuşatılmış versiyonları söylemediğiniz, Hadise'ye ağır giydirmediğiniz sürece bu cümleler söz konusu kişinin kalbine bir hançer gibi iner. İhanete uğramış Süleyman gibi oturduğu yerde 1 saniyede çöküşünü izleyebilirsiniz. Yazık, demeyin.

7. Bilmem kim yurt/şehir dışına yerleşiyormuş:

30 yaş krizinde olan kişide bu cümle 'A ha benim yaşayamadığım bir hayatı yaşayacak yavşak, hasiktir!' olarak tınlar. Onun yaşamadığı her yer güzel, havalı ve eğlencelidir. Yurt dışında herkese bedava ev, araba, su, elektrik verilmektedir çünkü.

8. 10 maddede sıralar mısın?

Sıralayamaz. Yaşlanıyorum endişesiyle uzun yazılar yazamamaktadır artık. Aynı anda hem yazı yazmak, hem resim çizmek, hem davul çalmak, hem dans etmek, hem kitaplar okumak hem de filmler izlemek istemektedir. O yüzden hepsini yapacam derken hiç birini tam yapamaz. Öyle mal gibi 8'de bitirir.

Evet 30 yaş bunalımındayım ben. Genç gösterdiğim için 2 sene gecikmeli girdim.
Ne zaman çıkarım?

Offf daha bunun 40'ı var.
Ergenlikti, ilk gençlikti, okul sonrasıydı, 30 yaşıydı krizsiz bir anımız olmadı ki amk.

8 Ocak 2013 Salı

bizzat heavy metal



Bundan yıllaaaar yıllaaar önce daha cep telefonu bile yokken robotlara takıktım. Sonra işte cep telefonu bulununca onlarla merakımı giderdim. Tüm modelleri kullanmış olabilirim. Neyse ağamsın robot paşamsın robot derken çok parlak bir fikir bulmuştum. Dedim ki kendi kendime ulan robotlar doğursa ya. Bir robot üretsen içinde kendi parçaları olan bir robot. Sonra zamanı geldiğinde o üstündeki malzemelerden başka bir robot yapsa, yani doğursa. Bir iki kişiye anlattım ama o sıra bizim kızlardan birini sevgilisi terk etmişti konu pek itibar görmedi.

Sonra günlerden bir gün gastelere bakarken ünlü japon bilim adamları doğuran robot yaptı diye haber çıkmasın mı? Heyecandan yanaklarıma al basmış, haberi hemen kesmiştim. Hala da saklarım. O saatten sonra bana düşen replik "Yeminle benim aklıma gelmişti." oldu tabi. Kimse de inanmadı amk.

Şimdi siz de inanmadınız mesela. Neyse japon yapmasaydı ben de yapamazdım zaten. Robot teknolojisinin geldiği noktanın Suralp olduğu bir memleketteyiz. İstanbul'da Okinawa üniversitesi vardı da biz mi okumadık yoksa.

Bu nedenle compressorhead grubuna grupilik yapıp memelerimi açarım onu söyliyim. Şimdi bunların üzerine kimse biz heavy metal yapıyoruz diyemez çünkü abilerin kendisi bizzat heavy metal. Favorim de baterist Stickboy. Basçı da fena diil.

4 Ocak 2013 Cuma

bir kedi yeter!




Hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter. Bir dert mi var? Çağırın Catman'i tüm yakışıklılığıyla gelsin tek patide olayı halletsin.

Ben bu kedinin üstüne Dudullu'daki arsayı yaparım yalnız.