19 Nisan 2012 Perşembe

tüpçü astronot


Okudum ki astronot Andre Kuipers uzaydan çektiği fotoğrafları tweet ediyormuş. Hemen girdim heyecanla. Girmez olaydım.

Uzaya siyah tüpçü çorabıyla çıkan bir türe ait olduğum için çok utanıyorum.

 Edit: Şaka şaka biraz gezdim utanmıyorum artık. Siyah çoraplı da olsa astronot astronottur. Kendisini https://twitter.com/#!/astro_andre bu adresten takip edebilirsiniz. Ben ediyorum birkaç fotosunun altına Andre'cim çok güzel çıkmışsın yazdım. 222.000 takipçisi var ama 190 küsür kişiyi takip ediyor. Çoğu da astronot tabii ki. Ya ne olacaağıdı astronotun dostu astronot olur. Senlen mi arkadaş olacaktı? O sana diyecek en sevdiğim yıldız K-903456 sen ona diyecen Madonna. Yürümez o arkadaşlık.

16 Nisan 2012 Pazartesi

yedi dildo istanbul



Artık İstanbul'un çok kalabalıklaştığından, bina ve zinanın arttığından bahsedebilirim. 30 yaş sonrası eskiyi övme, yeniyi yerme giriş kartı veriliyor çünkü insana. -Ya evet büyümek o kadar da kötü birşey değil- Sonra uzmanlık dalı seçiyorsun. Huysuz yaşlılık, pamuk ninelik, kedili kadıncılık gibi bölümlerde eğitim görüp doktoranı alıyorsun. Neyse ki benim ilgi alanım, daha doğrusu yeteneğim daha gençliğimden belliydi de seçim konusunda çok düşünmedim. Direk huysuz yaşlıya yazdırdılar. İlk günümde penceremin altında küfürlü konuşan liselileri kovdum. Başarılı olacağıma inanıyorum.

Neyse konumuz bu değil. Konumuz İstanbul'un muhtelif boşluklarına çok afedersiniz sik gibi dikilen, yok efendim tangodan, yok efendim kına gecelerinden ilham aldık açıklamalarıyla anlamlandırılmaya çalışılan, aslında neden ilham alındığı gayet açık olan binaları yapanlara saydırmak.

Çok tartışılan konu olduğundan; mimari kültürümüz yok, göçebeyiz, şehir bizim şehrimiz değil, taşından çalmaya geldik şeklinde sözlere girmeyeceğim. İrdelemiyorum direk yapan mimara soruyorum: Hadi nenelerimiz çarık giyerdi diyelim, sizi okutan üniversitede de mi hiçbir şey öğrenmiyorsunuz? Google var, mimari yazıyorsun 1 milyon sayfa dökülüyor. Okumaya üşendin, resimlere bak. Bak bakalım sik gibi diktiğin binaya benzer bir bina daha var mı hiç bir memleketin şehrinde.

Mimar kimliğinle bakma yaa Allah aşkına vatandaş gibi bak, Kartal sahiline inmiş biri gibi bak. Bakınca, o yaptığın binaları görünce ne düşünüyorsun, bir bak. Aaa bütün evler yine kendi içinde az çok bişe oluşturmuşken benim binalar hakaten biraz sik gibi olmuş demiyor musun? Mimari plandan anladığın ilkokul 4 gelecek konulu resim yarışması üçüncülüğü almış bir çocuk çiziminden ibaret farkında mısın? Bas mavi cami, bina uçlarını az biraz sivrilt, ver metali, ver metali adını da şöyle atgötten dharma evleri falan koy. Tamam yaa mis gibi oldu, hemen şehrin en güzel yerine dikelim.

Lütfen şehrin muhtelif yerlerine dildolar yapmayı bırakın.

Semt sakinleri, babaları! Apartmanda bekar evine kız gelse dünyayı yıkarsınız, hergün karınız kızınız dev siklere bakıyor, yanından geçiyor hiç ses çıkarmıyorsunuz. Oysa bugün herkes kapısının önündeki pipiyi kaldırsa İstanbul mis gibi olur.

Bitirirken, özellikle Zincirlikuyu'ya yapılan binaya beddua okuyorum. O iğrenç Mecidiyeköy'e giderken şehrin boğaz havası alan son noktasına da sıçmayı başardınız. Teras bahçelerinden boş ve manasız bakışlarla deliğe düşen bokunuzu izler gibi izlersiniz İstanbul'u artık.

Bravo Ahmet, modern mimariye getirdiğin yeni bakış için bravo!
Bravo Mehmet, kubbe mimarisine getirdiğin yorum için bravo!
Sana da bravo Kinyas, elindeki tek şeyden ilham almışsın, harika bina yapmışsın bravo!

5 Mart 2012 Pazartesi

götümüz büyüyor!



Bugün girdim bloga bir baktım olmuşuz 1000 kişi. E tam sayıların şerefine bir kutlama, bir yavşaklık yapmam, bir teşekkür etmem gerektiğini düşündüm.

Öncelikle beni sizler var ettiniz, sizlerin boş zamanlarının bolluğu, zevzevlik etme potansiyeliniz, kötü espriye gülme naifliğiniz sayesinde bugün bir köy kuracak kadar boş insan bir araya geldik. Oysa yola çıktığımda bana sadece yedi yaşındaki kardeşim gülüyordu. Şimdi ise hep birlikte gülsek, gülmenin gücünü tüm insanlığa gösterebiliriz.

Ayrıca gülmek demişken, biz bu blogda sadece gülmedik, yeri geldi ağladık. Yeri geldi ben ağladım siz güldünüz piçler. Yeri geldi toplumun parmak basılmamış yaralarına parmak bastık ve etliye sütlüye dokunmadan eleştirimizi yaptıktan sonra lookbookumuza, facebookumuza geri döndük. Yeri geldi 'ulan bu sefer kesin dava edilcem' diyip temiz don atlet alış verişine çıktım. Yeri geldi aile büyüklerime bloğun adının almanca günlük anlamına geldiğini inandırmaya çalıştım. Ne günler geldi, geçti.

Ve bu deneyim bana şunu öğretti: Bugün götten atsam beni dinleyecek 1000 kişi bulabilirim.

He başım sıkıştı desem biriniz gelmezsiniz biliyorum. Ama sanal alemin olayı bu bebeyim, gerçekliğimiz bu sevgilim. Öyle sanmak'tan başka çıkışımız yok modern insan(!)olarak.

Neyse bugün burada benimle götten atılmış uydurukçu hikayelere eşlik eden herkese selam olsun. Yukarıdaki video kıvamına gelene kadar buradayım. Son zamanlarda az az gelsem de kalbim götümde.

Peace & respect

27 Şubat 2012 Pazartesi

leave angelina alone



Lütfen Angelina Jolie ile daha fazla dalga geçilmesin. Kalbinizi kırarım. Rahat bırakın.

Belli ki kafası güzel kadının. Ahh o keltoş dalga geçerken arkadan keline şap diye çaksaydı içimin yağları eriyecekti.

Gülmeyelim, güldürmeyelim arkadaşlar lütfen.

24 Şubat 2012 Cuma

bir kedi yeter!

stereo skifcha from xgabberx on Vimeo.



Hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter! 5 kere izle kafan güzel olur.

21 Ocak 2012 Cumartesi

ibretlik: ateşli dansın sonu



İnsan hayat koşturmacasından kafasını kaldırıp "napıyorum lan ben noolacak bu gidişatın sonu" diye düşününce kısa bir süre bir yere varabileceğini sanıyor. Sonra bir bakıyor durumu çözecek kadar cinyıs değil, ister istemez vardığı nokta koy götüne dümdüz gitsin kadar seviyesizce oluyor. E durum böyle olunca da kendini dışarılara atıp, bir zamanlar hiç birşey düşünmediği o taze gençlik günlerinin peşine düşüyorsun. Peşine düşüyorsun derken yapabildiğin tek şey en yakın bara kendini atıp göt sallamaya başlamak oluyor.

Ben de geçen hafta sonu aynen öyle yaptım. Ofisten çok geç çıktığım halde üzerimdeki genç enerjisiylen attım kendimi dışarılara. Gittim en yakın bara göt sallarkende etrafa bakındım. Herşey aynı gibi duruyorken tek farkın herkesin 20 yaşında olması olduğunu farketmem uzun sürmedi tabii.

Yanlış anlaşılmasın yaş geçti iş bitti psikolojisinde değilim, daha önce belirttiğim gibi rahmetli Michael Jackson'ın arkasında dans edebilecek bir yetenek kolay yetişmiyor. Figürlerimle dans pistlerinde hala bir yıldız gibi parladığımı düşünüyorum. Tabi birbirine dayayarak eğilip kalkan kızların arasında biraz oldschool kalmış olabilirim ama kesinlikle bunu bir eksiklik olarak görmüyorum.

Ve buradan uyarmak boynumun borcu!

Kızlarımız sırf bu dans yüzünden biraz uzaktan bakıldığında deve cüce oynuyormuş gibi duruyorsunuz bunun farkında mısınız acaba? O emmeli basmalı dans figürleri zaten boy ortalaması 1.50 olan kızlarımızın boyunu da daha da kısa gösteriyor. Ayrıca bütün gece arkadaşına dayayarak eğilip kalkmaktan hepsinin bacakları Heman gibi olmuş. Hij olmamıj.

Bizim zamanımızda ayıptı böyle hareketler. Yapabileceğin en seksi şey saç savurmak, kafanı geriye atmak olurdu ki onu da ancak çok acil durumlarda yapabilirdin. İşte hoşlandığın çocuk ortamdan kalkmaya durdu ya da sevgilini kesen başka bir yavşak gördün acil durum moduna geçer, saç savurmaya, seksapelinin son damlasına kadar savaşmaya başlardın. Şimdi ki kızlarımız maşallah hepsi birer minik digger. Ayıbını geçtim çok çirkin, gelişme çağındasınız bacaklarınız öyle kalır, kalça çıkığı olursunuz.

Erkeklerimize bakarsak, hepsi daha bakımlı daha parlak çocuklar olmuşlar. Bizim zamanımızda erkekleri diş tartarlarına, sigaradan sararmış ellerine ve bohem derecesine bakar seçerdin. Ama şimdi hepsi papatya gibi maşallah. Gördüm ki kızlarımız kendilerini kaybederken oğlanlarımız saçlarına bakmayı, aksesuar kullanmayı öğrenmiş. Yaşlı ve dürtülerini bastırmaya çalışan kadınlar gibi "Evladım gibi" sevdim hepsini.

Ve gördüm ki ortamların yıllanmış demirbaşları şaban kılıklı turistler hala ellerinde içkileri tanıştıkları kızların en verileybıl olanından diğerine atlamak suretiyle oryantal bir fantezinin peşinde koşmaya devam ediyor. Gerek pembe yanaklar, gerek şaşkın bakışlar aynı bıraktığım gibi yerli yerinde.

Bir daha da aynı enerjiyi kendimde bulup gece dışarı çıktığımda yukarıdaki gibi bir görüntüyle karşılaşmayı umuyorum. Çünkü bayaa bir sürer o geceyi ikilemek. O zamana kadar kızlarımız oğlanlarımız kendini geliştirir, level atlar diye umuyorum.

12 Ocak 2012 Perşembe

bir kedi yeter!


Hayatı ve kafaları güzelleştirmek için bir kedi yeter! Hele bir de kar yağdı mı, birlikte kardankedi yapıp, üşüyünce eve koşup sıcak kahvelerimizi içip, mırlayarak uykuya daldık mı değmeyin keyfimize.

"Kedili kadına bir kala şizofren kış hayalleri" adlı kitabımdan bir pasaj.