15 Ağustos 2012 Çarşamba

genç kemer'in hayalleri



Kemer Genç dün gece siyah çoraplarını baş parmağıyla sıyırıp yatağın kenarına attıktan sonra duvara sabitlenmiş gözlerini yavaşça kapatarak yatağına devrildi. Birkaç gündür son derece hareketli gündemin verdiği yorgunluk onu uykuya itse de o uyumadan önce hayal kurmak istiyordu. Kurmaya başladı:

"Şimdi Tunceli'de kahve kahve dolaşıyorum. Halka bu savaşın bitmesi gerekliliğinden bahsediyorum. AKP politikalarının kötülüğünden falan. -Olimpiyatlarda rezil olduğumuzdan da bahsedeyim onu unutmayayım. Hemen kullanmak lazım böyle şeyleri etkili olur.- Neyse hava da nasıl sıcak terliyorum boncuk boncuk ama yılmıyorum oradan çıkıp başka bir köy kahvesine gidiyorum. Yolda yaşlı bir kadınla karşılaşıyorum o sert coğrafyanın nasırlaştırdığı ellerinden bir tas ayran içiyorum. Bize yardım et evladım dediği gözlerine bakıyorum. Merak etme anne diyorum barış getireceğim bu topraklara.

Neyse ikinci kahveye giriyorum. -Aynı şeyler işte ya. Burayı detaylı hayal etmeme gerek yok bence.- Neyse ordan da çıkıp diğer bir kasabaya gitmek için dağlık alandan geçmem gerekiyor. Güvenlik güçleri o bölge tekinsiz isterseniz sizi biz geçirelim diyor ama ben ısrar etmeyin nolur kimden korkacağım, ölmek varsa ölürüz diyorum. Komutan nemli gözlerle bana bakıp selam çakıyor. Ben çakmıyorum ama tokalaşıyorum onunla nihayetinde asker değil barış elçisiyim. Barış elçisi...

Neyse diyorum ki mayınlı bölgeden geçelim. -Hmm Tunceli'de mayınlı bölge var mıdır? Neyse ha mayın döşemişlerdir kesin diye istihbarat gelsin ama ben sallamayayım.- Hayır efendim ne münasebet ben yolumdan vazgeçmem diyorum ve ağır adımlarla o bölgeye doğru yürümeye başlıyorum. Arkamdan büyük bir gururla beni izleyen köylü ve komutanlara sadece bir kez dönüp bakıyorum... Yok... Hiç bakmıyorum kafam dik uzaklaşıyorum.

Kavurucu sıcağın altında korumalarımla ağır adım ilerlerken, bu dağların güzelliğinden,havasının sertliğinden, memleketimizin medeniyetin beşiği olduğundan, AKP'nin olimpiyatlardaki rezilliğinden bahsediyorum. Ne kadar bilgili olduğumu söylüyorlar. Estağfurullah bu ülkenin her insanı erdemlidir diyorum. Gülüşüyoruz. Tam kafamı çevirirken bir de ne göreyim iki silahlı peşmerge yolumuzu kesiyor. Hemen çevik bir hareketle korumamın benden 4 dakika önce çektiği silahı elinden alıp önlerine atılıyorum. Sorun çıkarma genç diyorlar. Ben de hitaba bak, Türkiye Cumhuriyeti'nin miletvekili ile düzgün konuş diye fırlaçıyorum. Kemer Genç değil misin? diyorlar. Evet diyorum. Şaşkınlık içerisinde birbirlerine bakıyorlar. Sizin bizimle gelmeniz gerekiyor yanınızdakileri geri göndereceğiz zarar vermeyeceğiz diyorlar. Ben kahramanca bir adım daha ileriye atılıp korumaları bırakın beni alın, sizin derdiniz benimle. İki masum insanın daha kanı dökülmesin, artık bu kan dursun, silah hiçbirşeyin çözümü değil. Hem onların bu çözüm de bir etkisi de olmaz kaçıracaksanız beni kaçırmalısınız nihayetinde ben hazırım kaçırılmaya ama onlar değil. Ben milletvekili olarak bu yola baş koydum. Beni alın onlara zarar vermeyin, geri gönderin. diyorum. Sözlerimden çok etkileniyorlar nemlendiği belli olan gözlerini benden kaçırıp birbirlerine bakıyorlar. Silahlarını indirip buyur ediyorlar beni dağlara. Korumalar gitmeyiz diyorlar Kemer Bey. Sizi bırakıp hiç biryere gitmeyiz. Gidin diyorum çocuklarım. Vatan için ölüm varsa ölürüz. Bu yıllar süren savaşı bitirmeden dönmeyeceğim diyorum. Omuzlarına babacan bir şekilde vurup gönderiyorum onları.

Dağda kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra konuşlandıkları yere varıyoruz. Yolda onlara bu dağların güzelliğinden, havasının sertliğinden, memleketimizin medeniyetin beşiği olduğundan, AKP'nin olimpiyatlardaki rezilliğinden bahsediyorum. Bilgilisin genç diyorlar. Estağfurullah bu ülkenin her insanı erdemlidir diyorum.  O an bir yakınlaşma oluyor aramızda. Ama ben taviz vermiyorum bir teröristle arkadaş olmam.

Kampa gidiyoruz. Herkes el divan karşımda duruyor. Kimi kaçırdıklarının farkında olduklarından saygıda kusur etmiyorlar. Ele başlarıyla bir masa etrafında oturuyoruz. Ele başı, genç seni kaçırdık çünkü sen gerek zekan, gerek bilgin, bu coğrafyanın insanına olan yakınlığınla bize yardım edip bu savaşı bitirebilirsin diyor. Ben bir süre dağlara bakıp cevap veriyorum: Bilir misin diyorum bu savaş başladığında ben gençtim. Yani fiziksel olarak gençtim. Şimdi soyadı genç olan yaşlı bir adamım. Binlerce can verdik, milyonlarca çocuğumuzu kaybettik. -Kamptaki bütün PKK'lılar başlarını üzüntüyle önlerine eğiyorlar. Birden sinirleniyorum, atacak bir bardak arıyorum bulamıyorum.- Hala devam ediyor bu savaş. Nereye kadar edecek. Kurşun bitene kadar mı? Kurşun bitmeyecek. O kurşunlarla beslenenler olduğu sürece bitmeyecek. Yanlış politikaların bizi getirdiği yerdeyiz. Misal AKP'nin olimpiyatlardaki rezilliği. Gelin silahları bırakalım. Dost ellerimizi uzatalım...

Konuşmamı bitirdiğimde derin bir sessizliğin ardından, ele başı önce yaşaş yavaş ardından gittikçe hızlanarak alkış tutarken kafasını gururla sağa sola çevirmeye başlıyor. Ardından tüm PKK'lılar omuzlarındaki silahı yere atıp alkışlamaya başlıyorlar. Ele başı bana ' Ona böyle diyorlar ama bence sen adam gibi adamsın' diyor. Diyorum ki Apo'ya haber verin, gelin dağlardan inin. İsterseniz buna da aracı olurum diyorum. Gerek yok sms atarız diyorlar. Apo'ya "Kemer genç sayesinde biz dağdan iniyoruz, silah bıraktık, öptük kib bye" diye mesajı gözümün önünde yazıyorlar.

Birkaç saat sonra binlerce PKK'lıyla birlikte dağlardan iniyoruz. Tunceli'nin merkezine doğru yürüyoruz birlikte. Gören herkes şaşırıyor alkışlamaya başlıyor. Yıllardır çocuğunu görmeyen anneler yollara dökülüyor. Beni omuzlarına almak istiyorlar ama izin vermiyorum. Alabilsem ben bütün Türkiye'yi omuzlarıma almak isterim diyorum. Tüm kanallar aynı anda canlı yayına geçip bu anı Türkiye'ye dünyaya iletiyorlar. Konuşlanmış Mehmetciğin önüne gidiyorum. Doğrulmuş silahını yavaşça aşağıya indiriyorum. Onlar senin kardeşin, belki de aynı memlekettensiniz diyorum. Gözyaşını silerek gülümsüyor.

O sırada özel jetiyle hemen Erdoğan damlıyor tabi. Eksik kalmasın. Herkes bir donuyor gergin bir hava esiyor. O yavaşça bana yaklaşıyor ve Sayın Kemer Genç bizi yanlışımızdan döndürdün. Türkiye'nin kanayan yarasına çare oldun. Olimpiyatlarda yaptıklarımı gördün. Ben değil bu ülkenin başbakanlığını sen hakediyorsun. Tüm haklarımı, makamımı, sana deverediyorum. Her etkinlikte peşinden getirilecek seni alkışlayacak otobüs dolusu 50 bin vatandaşta benim sana kişisel hediyem, lütfen kabul et diyor ve elini uzatıyor. Kalabalık tokalaş tokalaş tokalaş diye bağırmaya başlıyor. Bir süre dağlara bakıyorum ve elimi uzatıyorum. Sonra kara şövalye geliyor. Bundan sonra sizin düşmanınız benim diyor. Defol Amerikan köpeği diyorum gözlerimden çıkan lazerle kanatlarını kesiyorummmm.

Hoşgeldin REM.

Son.

Yukarıdaki hikaye benim için o kadar gerçek ki.
Bu sabah evimin önündeki çöp konteynırından bulduğu kavun kabuklarını arabanın arkasına saklanarak sıyıran adamın gerçekliği, aslında gerçek olmayan bir dünyada yaşadığımızı hatırlattı çünkü bir kez daha. Bir parçam o görüntüyle birlikte gerçek dünyada kaldı. Şimdi bu dünyamda onun yerini ancak doldurmak için hayalle, yalanla aşırı yüklenmeliyim.


8 yorum:

  1. yazın ayrı konu ama en sonda yazdığın durum bir insanın çöpten beslenmesi,ülkemizde sahipsiz insanları bırakın yaşlı olan devlete çalışan kişilere bile devlete bakamıyor,çok mesele var bunla ilgili,senin yazından yola çıkarak paylaşmak istediğim bir şey var,aç biri sizden para istediğinde vermeyin ama karnını doyurun,onu da yapamıyorsanız bir dönerciye 5 tl bırakın( tabi güvendiğiniz birine) aç gelen biri olduğunda çevirmesin.....blogunu işgal ettim ama son yazdığın hp kalbimde yaradır..kusura bakma arkadaşım

    YanıtlaSil
  2. Bazıları meclis kürsüsüne deniz feneriyle çıkamaya cesaret eden yegane

    milletvekili Kamer Genç'e belaltından vuramaya devam ettikçe,

    bu ülkenin fakirleri çöpte yalamaya kavun kabuğu da

    bulamayacaktır...

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar cesurca (!) Kamer Genç'e saldırmış burada atgotten hanım! Bravo, sizinle gurur duyduk. Hele sonundaki çöp karıştıran adama olan bağlantı nasıl da hikayeyi güçlendirmiş. İnsanların çöpten beslenmesine neden olan Kamer Genç kahrolsun! Tekrar bravo.

    YanıtlaSil
  4. Adsız gelmesene sen buraya. Gelip niye canını sıkıyorsun. O güzel beynini böyle boş şeylerle dolduruyorsun. Saldırıyorum ben, saldırırım. Raporum var benim. Gelme, git.

    YanıtlaSil
  5. komikmiş..profesyonel tunceli milletvekili kemer'in bi dönemde parlayan eygüne karşı hissettiklerini hissettim..hem üzüldüm hem güldüm..şaka şaka üzülmedim sadece güldüm..kemeri de ne çok seven varmış

    YanıtlaSil
  6. şimdi ben rakı sofrasında kemer'e bunu anlatsam karşılıklı güleriz. o zaman kraldan çok kralcılar da güler eki eki eki diye. bu topraklarda herkes herkesin polisidir.

    YanıtlaSil
  7. Rakı sofrasında Kamer Genç'e bu fotoğrafı gösterdiğini hayal ediyorum...

    YanıtlaSil